Vali Ekici, ziyaret ve programlarına hafta sonunda da devam etti
Satrancın şampiyonları madalyalarını aldı
Öğrenciler Başsavcı ve Savcı oldu
Bayramın keyfini doyasıya çıkardılar
Bu yazı 24 Ocak 2017, Salı 09:28:49 tarihinde eklendi. 759 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Türkiye “Milli devlet güçlü iktidar” yolunda -

Türkiye “Milli devlet güçlü iktidar” yolunda

“Milli devlet Güçlü iktidar” slagonu Alparslan Türkeş zamanında MHP’nin değişmez ve en yaygın şekilde savunduğu bir fikir idi. Ülkücülerin ağızlarından hiç düşmez, her yürüyüşte, miting de, salon toplantısında durmadan tekrar ederdik.  “Mil-li dev-let güç-lü ikti-dar”

Peki, ağızımızdan hiç düşmeyen ve en çok beğendiğimiz, haykırırken en çok heyecan duyduğumuz bu kelimelerin sırrı neydi? Yani, Türk devleti “milli” değil miydi? İktidarlar çok mu güçsüz” idiler? Onun için mi devlete ve güçlü iktidarlara bu kadar özlem duyuyor ve istiyorduk?

Maalesef öyleydi. “Devletimiz milli” değildi. İktidarlar da “güçlü” değildiler. İktidarlar sürekli müdahaleye uğruyordu. Sadece darbecileri kast etmiyorum. İhtilaller iktidarlara olan müdahalenin zirvesine sadece bir kısmıydı. Merhum Erbakan başbakanken bir generalin ona hakaretlerini asla unutmadım ve afta etmedim. Medya karteli Aydın Doğan’ın Mesut Yılmaz2ı pijamayla karşılamasını da, gizli ve açıktan emirler vermesini de unutmadık. Birkaç vekili istifa ettirerek, yıkılan ve kurulan iktidarları da hiç unutmadık. TÜSİAD’çılar veya sendikacılar veya gazeteciler veya dışarıdan bazı haydut emperyalist devlet görevlileri tarafından evirilip çevrilen, akıl verilen, yol gösterilen iki büklüm başbakanları ve iktidarları da asla unutmadık. Böylesi iktidarlar hiç “güçlü ve milli” olabilir mi? Milli eğitimimiz, kültürümüz, ticaretimiz, ekonomimiz, sanayimiz, askeri yapılanmamız, velhasıl her sahamız gizli veya açık birilerinin müdahalesine maruz kalıyordu. Bu müdahalelere itibar etmeyen, kendimize ait milli çıkarlarımıza uygun politikalar takip etmeye kalkan siyasetçiler dört bir yandan saldırılara uğrar, iftiralara maruz kalır, aleyhlerinde mitingler, yürüyüşler düzenlenir, bir şekilde hizaya getirilir veyahut ta darbeler yapılır, belki de asılırdı bile. Yassı ada mahkemelerinde o alçak hakimin Menderes’e söylediğini hiç unutmayın “sizi buraya gönderen İRADE böyle istiyor” o namussuz ve alçak “İRADE”’yi iyi anlayın. Şimdi mecliste yapılan ve milletin İRADESİNE sunulacak kanun işte bunun kavgasıdır. O alçak İRADE artık bu millete tahakküm edemeyecektir. İktidarlara emir veremeyecektir. Devletimiz milli, iktidarımız ise güçlü olacaktır. Bir general bozuntusu eğer iktidarlara hakaret etmeye kalkarsa on dakika da kulağından tutulduğu gibi kışlanın dışarısına fırlatılacaktır. Herkes haddini bilecek, devletine ve milletine saygılı olacaktır. İşte meclisteki kavgalar onun kavgalarıdır. Elbette bu ülkede gazeteci de, sendikacı da, hukukçuda, sanayicide olacaktır ama eğer ülkenin idaresine ve siyasetine hükmetmek isterse girecek bir partiye veya kuracak bir parti milletten yetki alacak ülkeyi idare edecektir. Başka yolu yoktur, “yok ben çok zenginim, benim gazetelerim, televizyonlarım var, yok elimde silahım var, yok ben sendikacıyım, şu kadar işçiyi greve sokağa dökerim, yok ben çok şirretim, şerliyim, döverim, söverim, ısırırım illa da benim dediğim olacak”

 

Yok kardeşim senin dediğin olmayacaktır. Ne kadar şerli, ne kadar kavgacı olursan ol, ne kadar yalan bilirsen bil, içeride veya dışarıda ne kadar ağan, baban, dostun, henpan olursa olsun artık bu devlet milli olma yolundadır. Çirkefliğe veya ağası babası olana taviz yoktur “ya devlet başa ya kuzgun leşe” saygılarımla  

Yazdır Paylaş
Diğer Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek