Murat Mahir Altan; “SAHTE GÜLÜŞLER DEĞİL, SAMİMİYET KAZANACAK”
Trakya'da sandık kurulu başkanlarına eğitim verildi
Seçim günü alkol yasak, eğlence mekânları kapalı
Ahmet Etem Oruç; “Çocuk bakım ve kreş projesi hemen uygulanacak”
Bu yazı 01 Kasım 2016, Salı 09:29:59 tarihinde eklendi. 771 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Cami cemaati olmasaydı Maraş’ta bayrağı kim kurtaracaktı? -

Cami cemaati olmasaydı Maraş’ta bayrağı kim kurtaracaktı?

Prof. Mehmet Çelik hoca sık sık anlatır: 25 veya 30 yıl öncesinin bir televizyon görüntüsü “Star televizyonunda bir haber. Yer İzmir’de bir orduevinin düğün salonu önüdür. Yağmur sağanak şeklinde şiddetle yağmaktadır. Caddenin karşı tarafında 40 veya 50 kadar biraz yaşlıca kadın. Bir kaç tanesinde şemsiye var gerisi şiddetli yoğun yağmur altında ıslanmalarına rağmen hüzünlü bir şekilde düğün salonuna doğru bakmaktalar. Elinde mikrofonuyla arkasında da kamerasıyla spiker, seyircilere soruyor.

-          Bu bayanlar burada neden bekliyor tahmin edin bakalım?

Kendisi cevap veriyor.

-          Katiyen tahmin edemezsiniz. O zaman kendilerine soralım bakalım.

-          Abla siz bu yağmur altında neden bekliyorsunuz?

İlk kadın;

-          Düğüne gelmiştik başımız kapalı diye salona almadılar.

Birkaç kadın da aynı cevabı verdikten sonra nihayet damadın annesine mikrofon uzatılıyor.

-          Neden bu yağmurda burada bekliyorsunuz ablacığım?

Teyzemiz derin bir iç geçirdikten sonra biraz ağlamaklı şu cevabı veriyor;

-          Salonda şu anda düğünü olan teğmen benim evladımdır. Küçük yaşta onu askeri okullara vermiştik. Kışın okulda yazın ise kamplarda. Ben biricik evladıma hasret kaldım. Onun çamaşırlarını koklayarak gece yatarken iç çamaşırlarını koynuma alarak evladımın hasretini gidermeye çalıştım. Gün geldi evladımı evlendirmeye niyetlendik gördüğünüz gibi şimdi de düğününe giremiyoruz. Kapalıyım diye salona almıyorlar…

Ve bu kahraman annenin hıçkırıklarıyla konuşma bitiyor.

Bu olayı bir konferansımda anlatırken emekli astsubay olduğunu söyleyen bir kişi ayağa kalktı ve dedi ki;

-          Hocam o düğünde bende vardım. O teğmen benim silah arkadaşımdı. Daha sonra PKK ile bir çatışmada şehit oldu…”

Bu olayı neden anlattım?

Solcu bir televizyonda bazı eski generaller çıkıp ahkam kesiyorlar. Mehmet Çelik hocanın şu anlattığı olay ki hoca sonunda bunu anlatırken hıçkırıklara boğuluyor. Ordudan şöyle veya böyle atılan Generaller sizi FETÖ’cüler atarken biz hiç acımadık biliyor musunuz? Çünkü sizlerin bir kısmı zalimdiniz. Bu millete ait değildiniz. Ordumuza yakışmıyordunuz. Sizin bu millete yaptığınızı gavur yapmadı. Haberlerdeki şehitlerin ailelerine bir bakın, hiçbirisi size benziyor mu?

Bir Generalde İdris Hoca’yı anlattı. Zaman zaman benim de anlattığım bir olaydır.

Maraş’ın işkal günlerinde işveli bir Ermeni kızının isteğiyle Fransız işkal gücü komutanı Maraş Kalesi’ndeki Türk Bayrağını indirir yerine Fransız bayrağını diker. Cuma günü Cuma Namazı kılmaya gelen cemaata İdris Hoca şöyle der “Cemaat, Cumanın farz olmasının şartlarından birisi de “HÜR” olmaktır. Bakın kaleye orada bizim bayrağımız değil Fransız bayrağı dalgalanıyor. O bayrak oradan indirilip yerine Türk Bayrağı asılmadan size Cuma kıldırmıyorum…” Halk galeyana gelmiştir. Bir müddet önce de zaten Sütçü İmam Müslüman Türk kadınının başörtüsüne el uzattığı için birkaç Fransız askerini tepelemiştir. İdris Hoca’nın bu davranışıyla Maraş Direnişi başlar. Sonucu biliyorsunuz. Maraş’tan Fransızlar ve Ermeniler kovulur. Maraş’a da sonra kahramanlık ünvanı verilir. Anadolu’da ve yurdun diğer yerlerinde kaç İdris Hoca, kaç Sütçü İmam vardı. O zamanlar biliyor musunuz? Hani Ziya Gökalp diyor ya “Minareler süngül kubbeler miğfer/ Camiler kışlamız, müminler asker…” İstiklal mücadelelerinde gerçekten de camiler kışla müminler de askerdir. Son işkal teşebbüsünde de öyle almadı mı?

Bunu Ozan Arif’in deyimiyle “Barut değil, şarap kokan paşalaaar” anlamazlar. Zaten 1960 darbesiyle Amerika bizatihi tazminatlarını ödeyerek Türk Ordusunu ayıklamış, Türk Milletine yabancı darbe yapmaya müsait bir vaziyete getirmişlerdir. Tabi ki içimizdeki işbirlikçilerle beraber.

Kim ne derse nedesin Türkiye son bir asırdır en özgür, en demokrat dönemini yaşıyor. Bazılarının kulakları duymasa da, gözleri görmese de bugün inançlı insanlar istediği gibi ordu evlerinden, devlet dairelerinden kovulmuyorlar. Bazıları da istedikleri meyhaneye özgürce gidip içip sızabiliyorlar. Neden şikâyet ediyorsunuz?

 

Saygılarımla.

Yazdır Paylaş
Diğer Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek