33’üncü 23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenliği başladı
Çatı yangını 3 saatte söndürüldü
Selami Tezcan’dan basın açıklaması
Kaymakam Yüce’den 23 Nisan mesajı
Bu yazı 14 Ekim 2016, Cuma 09:29:58 tarihinde eklendi. 987 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

NEDEN KANSER OLUYORUZ!? - Ahmet Bostancı

   NEDEN KANSER OLUYORUZ!?

 *Hayatımız hep şeker oldu. Çayı, kahveyi şekersiz içmiyoruz. Kahvaltıda reçel, krem çikolata eksik olmuyor. Ekmeğin, pirincin şeker olduğunu unuttuk. Kola ve gazlı içeceklerin şeker ve zehir karışımı olduğunu bile bile tüketiyoruz.

 *Zeytinyağı ve tere yağ gibi şifa verenleri bırakıp, organlar iflas edene kadar, ayçiçeği yağı, mısır özü yağı, margarin ve trans yağı kullanıyoruz.

Paketlenmiş tüm sıvı ve katı mamüllerdeki koruyucu kimyasalların bizi kanser edeceğini umursamıyoruz.

*Salçayı, makarnayı, turşuyu kendimiz yapmıyoruz. Hazırları tercih ediyoruz. Hatta limonu sıkmak bile zor geliyor. Hazır limon suyu alıyoruz. Pazardan nohut, fasulye, mercimek alıp pişirmek yerine konserve yemeyi tercih ediyoruz.

*İnsanlar binlerce yıldır dişlerini misvak vb. doğal malzemeyle fırçalarken, biz sentetik diş fırçasını ağzımıza sokuyoruz. O da yetmedi çamaşır deterjanının şekerle ve naneyle karışımı olan diş macunuyla fırçalıyoruz. Yıllardır macunun bir kısmını da yutuyoruz. Halbuki karbonat ve balın dişleri macundan daha iyi temizlediğini bilmiyoruz. 

*Çamaşır deterjanının ve yumuşatıcının vücudumuz tarafından deri yoluyla emildiğini, kansere sebep olduğunu, karbonat ve elma sirkesinin temizleyici ve yumuşatıcı özelliği olduğunu bilmiyoruz. 

*Saçlarımızı reklamla kandırıldığımız şampuanla yıkıyoruz. Mis gibi doğal sabunun kıymetini bilmiyoruz.

*Bulaşık makinasına konulan deterjan ve parlatıcıyı tabaklarda kalan, ama gözle görülmeyen kısmını yemekle beraber yiyoruz, onların yerine karbonat ve sirke kullanmıyoruz.

*Evleri arap sabunu yerine, çamaşır suyuyla siliyoruz. Onu da buharlaştıkça ciğerlerimize çekiyoruz.

*Evimize sinek ve haşere ilacı atıyoruz, sinekler ölüyor. Sineklerle beraber aynı zehiri bizde soluyoruz. Eşyaların üzerine düşen zehirleri ellerimiz temas edince, ağzımıza götürüp yiyoruz.

*Araçlarda çıkan egzost gazlarını, fabrika bacalarından çıkan dumanları solumaya devam ediyoruz.

*Radyosyon yayan cep telefonu ile saatlerce kulağımıza dayayıp konuşuyoruz. Bilgisayarların başında saatlerce kalıyoruz.

*Yiyecekleri cam ve toprak kaplarda saklamak ve pişirmek yerine; çelik, teflon ve daha bilmediğimiz kaplarda pişiriyoruz, saklıyoruz. Bu kaplar çizildikçe onlardan geçen metalleri de yiyoruz.

*Denizlere ve nehirlere dökülen sanayi atıkları ve zehirlerin kirlettiği sulardan avlanan balıkları yiyoruz.

*Eşyaların ve çamaşırların çoğu naylon oldu. Pamuk, keten, yün… kalmadı.

*Sobaları attık. Klimalarla ısınıp, serinliyoruz.

*Ayağımız toprağa değmiyor. Elektrik yüklüyüz. Stres cabası…

*Sigara, alkol, uyuşturucu tüketimi günden güne artıyor. İnsanlar üstüne para ödeyerek vücutlarını harap ediyor. Hem sağlıklarından, hem de canlarından oluyorlar.

*Sonuç… Sokakta her on kişiden üçü kanser.

*Allah sonumuzu hayreylesin!...

 

 

Yazdır Paylaş
Diğer Ahmet Bostancı Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek