HEM’den 23 Nisan Futbol Turnuvası
Kırklareli Valisi Ekici, turizmcilerle bir araya geldi
AK Parti’den Ümmüşoğlu ailesine taziye ziyareti
TEMA 12.Ekolojik Okul; Hayal Kreş ve Gündüz Bakım Evi oldu
Bu yazı 06 Eylül 2016, Salı 09:30:27 tarihinde eklendi. 940 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Sizleri nîmet çarptı!... - Nuri Kahraman

Sizleri nîmet çarptı!...

Bakınız, bizler halk olarak neyin peşindeyiz? Kendimizi bildik bileli neyin kavgası veriliyor bu memlekette? Kısaca özetlemek gerekirse, kendi ayaklarımız üzerinde durma, dışarıya bağımlılıktan kurtulma, iş, aş bulma, inancını yaşama; her anlamda kendisi olabilme çabası. İşin özeti bu. Ülkenin ve milletin olmaya ve yaşamaya dayatıldığı çakma değerlerlere karşı, inanç ve örfümüzün şekillendirdiği aslî değerlerimizin öne geçme savaşı bu.

Tüm bu süreçlerde, sağduyu olarak adlandırabileceğimiz, emperyallerin baskılarına rağmen değerlerimize kapı aralayan, kâhir çoğunluğun kahramanları, ya da milletin adamları olarak nitelendirdiğimiz Menderes, Özal, Erbakan, Muhsin Başkan vs. gibi isimlerin etrafında dolandık hep berâber.

Ezan dedik, bayrak dedik, târih dedik, coğrafya dedik. İnanç dedik, namaz dedik, örtü dedik; dedik te dedik. Hak dedik çıktık yola ve onun adına cümle hukûkumuzu elde etmenin peşinde olduk. Bu bağlamda elele verdik, birbirinize gönül bağladık, aynı ülkü etrafında çağladık.

En son, Tayyip Erdoğan çıktı karşımıza. Kader çıkardı daha doğrusu. Uzatmayalım; onunla yaşadığımız 15 yıllık sürece bir bakalım. Yukardan beri îzah etmeye çalıştığımız, kavgasını verdiğimiz, olmasını arzuladığımız hangi şey yapılmadı?  Bizim hayâl edemediğimiz, edemeyeceğimiz, hem vatandaş olarak, hem de millet olarak onur duyacağımız bir yere gelmedik mi Allâh aşkına? Şu an için eksiğimiz ne?

Elbette, FETÖ’yü bu değerlendirmenin dışında tutuyoruz. O hepimizi aldattı. O bir proje adamıymış. Daha Amerika’ya gitmeden burada başlamış Hollywood artistlerini aratmayacak rollerine. Çok da başarılı oldu doğrusu. Ama bu hem bizler, hem de dünyâ için çok pahalıya mâl olacaktı. Ama Allâh korudu çok şükür.

İşin doğrusu; bence bu FETÖ, Asrın Oyuncusu pâyesiyle, Kâinat Piyonları Şâhı ödülüyle taltif edilmeli sömürgen egemenlerce. Böylesi nâdir yetişir. Bu, Lawrens’i bile solladı. O, belirli bir zaman diliminde rol yaptı, bu teheccüd dilimleri dâhil, dünyânın gözü önünde, ömrünün bütün sâniyelerinde Hollywood’un kameralarına oynadı. Bunu herkes yapabilir mi?

Şaka bir yana, işte sonuç ortada. İhraçlar açıklanmaya başladı. Bu iyi bir şey mi? Değil elbette. Kurunun yanında yaşlar da var belki kaçınılmaz olarak. Ama, bir düşünün; kalkışma başarılı olsaydı, bu arkadaşlar, ülke elden gidince, ortalık Sûriye’den beter olmanın ötesinde, merkezî otoritenin kaybıyla berâber örgüt cennetine dönüşecek memleketin düşeceği cehennemî ortamda kimsenin can kaygısından başka bir şey düşünemeyeceği günler muhakkak değil miydi?

Belki şu an sizler kaybettiniz; ama o zaman bütün ülke, millet ve de ümmet kaybedecekti. Vicdanınız varsa, o zaman yaşayacağınız vicdan azâbı sizi daha fazla kahredecekti. Şimdi size yapıldığını düşündüğünüz kötülüklerin adı bile geçmez, o zaman olabileceklerin ve de yapılacakların yanında. Sizce biz o zaman Sûriye’den farklı mı olacaktık?

Soruyorum; Müslüman halk olarak, hangi verilmeyen hakkı elde edecektiniz bu kalkışmayla? Ya da, sizi, ülkenin üstüne bomba yağdıracak denli gözü dönmüş hâle getiren şey neydi? Öyle ya, bu millet neler, neler yaşadı da, ezanı, müziği, namazı yasaklandı da, sabretti ve de ne meclisine, ne de ordusuna karşı böyle silah sıkmayı aklından geçirmedi. Böyle bakınca, bu işin içinde, sizi aşan bir bit yeniği var olduğu anlaşılmıyor mu?

Eğer bundan haberiniz yoksa, hep berâber aldatıldık. Eğer şâyet haberiniz var da, bile bile ısrar ettiyseniz, bu durumu hak edip etmediğinize kendiniz karar verin. Yalnız bu arada, mevcut hâlinize yine de şükredin. Çünkü, eğer başarılı olsaydınız, ülke olarak, sizler de içinde olmak üzere hepimizi çok daha kötü günler bekliyordu.

Sözün özü; ülke, sizin de bizim de, normalde hayâl edemeyeceğimiz, arayıp ta bulamayacağımız bir onurlu yükseliş süreci yaşarken, sizin böyle bir kalkışmaya tevessül etmeniz neyle îzâh edilir bilemiyoruz. Bizim bildiğimiz sizlerde böyle bir şeyin olamayacağını düşünüyoruz.

Tepedeki ihânet noktasında, kapalı kapılar arkası bir durum olduğu açık. Sizlere ne oldu, basîretiniz nasıl bağlandı ki, ülkenin geldiği bu durum için geceleri şükür namazı kılmanız gerekirken, bedduâ ve lânet seansları düzenlediniz. Söz ve davranışlarınızla, tepedeki ihânet korosuna katıldınız. Uyanmayı aklınızın köşesinden geçirmeden inat yolunu seçtiniz.

Tam da burada bir şey daha söyleyeceğiz. Sizin bu tavrınız bile bu yönetimin ne kadar bizden ve de aslında sizden de olduğunu gösteriyor. Siz, 2002 öncesi gibi bir başka hükümet, ya da Cumhurbaşkanı olsa, dersânelerde, okullarda, resmî dâirelerde ya da bulunduğunuz herhangi bir ortamda bu kadar açıktan hakâretler savurabilir miydiniz üst düzey yönetici ve yönetimlere karşı? Bunlar câmi cemaatıdır, bunlardan zarar gelmez diye düşünüp rahat hareket ederek haddinizi çok çok aştınız bu dönemde. Uyarılara, îkazlara kulak asmadınız. Bu rahatlığın verdiği serbestlikle bedava kahramanlığa heveslendiniz. Belki, sizin de anlamadığınız bir sırrî yönlendirmeyle, vara vara, kâfirlerden daha çok düşmanlık besler hâle geldiniz öz kardeşlerinize. Hiddet ve de şiddetiniz en son yukardan bomba olarak yağdı üstümüze? Meğer siz ney mişsiniz be kardeşler? Hakîkâten, bir düşünün; ne olur, bugün olsun artık biraz düşünün. Yaptığınızın anlamını, mânevî boyutunu bir gözden geçirin. Belli bir noktaya kadar idealinize hizmet ettiniz; ya sonrası ve de bugün gelinen nokta? Ülke, en iyimser tahminle Sevr’in eşiğinden döndü.

Sevgili okurlar. Nîmet elbette çarpmaz. Milletimiz, Mevlâmızın; “eğer şükrederseniz nîmetimi artırım” âyetinden aldığı ilhamla, şükredilmeyen nîmetin azalacağı, dolayısıyla elden alınacağı inancıyla böyle bir irfânî söylem geliştirmiştir. Bu meyanda işin Türkçesi bu.

 

Rabbimiz, bizleri akl-ı selîm, hiss-i selim kullarından eyleyip, gerçeği görenlerden, milletiyle-memleketi ve tüm sevdikleriyle berâber sonsuz mutluluklara erenlerden eylesin ves’selâm…

Yazdır Paylaş
Diğer Nuri Kahraman Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek