33’üncü 23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenliği başladı
Çatı yangını 3 saatte söndürüldü
Selami Tezcan’dan basın açıklaması
Kaymakam Yüce’den 23 Nisan mesajı
Bu yazı 02 Eylül 2016, Cuma 09:28:22 tarihinde eklendi. 565 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Ve askerimiz Suriye’de, galiba tarih şuuruna erdik -

Ve askerimiz Suriye’de, galiba tarih şuuruna erdik

24 Ağustos gecesi askerlerimiz Suriye topraklarına girdi. Birde baktık ki o tarih Yavuz Sultan Selim’in de Suriye’yi feth ettiği gün imiş. Muhteşem Yavuz 1516’nın Ağustos’unun 24’ünde Mercidabık Meydan Muharebesi’nde Kansu Gavri komutasındaki Memlük Ordusu’nu yenerek Suriye’yi feth etmiş, yoluna devam ederek de Mısır’a ulaşmış, Kahire’yi de alarak, bütün oraları Osmanlı topraklarına katmıştır. Yalnız şunu da unutmayalım. Yavuz Sultan Selim o, toprakları ve şehirleri bazılarının sandığı gibi Araplardan almadı. Memlükler’den diğer bir değişle “kölemenlerden” aldı. “Kölemen ve ya Memlük” “köle edilmişler veya köleler” demektir. Bu nasıl olur? Hiç kölelerin devleti mi olurmuş? Olay şudur Mısır ve Kahire çok zengin yerlerdir. Oralardaki Arap ve Gıbtiler maddi bakımdan çok zengin olmalarına rağmen savaşçı topluluklar değildi. Kendilerini ve devletlerini korumak için Türk illerinden paralı askerler getirdiler. Zamanla bu Türk savaşçılar teşkilatlanıp devlete el koydular. Araplarda onlara paralı asker oldukları için “Köleler, Memlükler, Kölemenler…” dediler. Anlayacağınız Yavuz Sultan Selim o toprakları Türkler’den almıştır. Yani Türk Birliği’ni sağlamıştır. Sakın ha şu anlattıklarıma bakarak Yavuz’un öyle zayıf bir ülkeyi kolayca zaptettiğini sanmayın. O günkü dünyanın en güçlü ülkelerinden birisiydi Memlükler. Tarihlerde okuduğumuz “Nuretin Zengi, Selahaddini Eyyübi, Baybars” gibi cihangirlerin devamıydı o yörelerdeki Türkler o bölgelerden hem Haçlıları temizlemişler, hem de Moğolları o topraklara sokmamışlardı. Bu cihangir kahramanlar. İşte Yavuz öyle bir devletin bütün topraklarını Osmanlıya katmış, bir anda devletimizin sınırları üç katına çıkıvermiştir.

Memlükler yenilince şu anda Topkapı Müzesi’nde olan mukaddes emanetlerle beraber kendisine hilafette takdim edilmiş bir Cuma namazında imam adına hutbe okumuş, kendisinden bahsederken de “Sahibilharameyn” yani “Mekke ve Medine’nin sahibi” diye zikredince, koca Yavuz başındaki kavunu eline alıp yerlere vurarak “Hayır, hayır hoca efendi, Sahibülharameyn değil, hadimülharameyn, diyecektin…” “Mekke, Medine’nin sahibi değil, hizmetçisi diyeceksin” diye gürlemişti.

Şimdi bakıyorum Türk ordusu Suriye’ye bir harekat düzenliyor ve bunu Yavuz’un Suriye’yi feth ettiği tarihin beşyüzüncü yılına denk getiriliyor. İki gün sonrada adını taşıyan dünyanın en büyük, en muhteşem Yavuz’un adını taşımaya layık köprünün açılışı yapılıyor. Milliyetçi birisi olarak bu kadarı bize bile çok geliyor. Bu bir tarih şuurudur. Büyük milletler tarihleriyle yaşarlar. Tarih şuuru, yeni lisanla “Bilinci” milletleri yüceltir, uçurur. Bu ihtişam ve şuur yanında hani her durumda tarihimizi aşağılamaya çalışanlar varya onların çaresizliğini ve hezimetini görüp seviniyorum.

Suriye’ye gelince halkı Arapların deyimiyle “Arabı mustarabe” yani sonradan Araplaşmış, bir halktır. Kökenleri incelense Türk’türler. Zaten bir oylama olsa yüzde sekseni Türkiye’ye bağlanmak isterler. Bir asır önce bizden zorla koparılan bir halktır.

 

Orada İran, Rusya, ABD varsa biz neden olmayalım? Zaten bizden gasp edilen topraklar değil mi? Saygılarımla.

Yazdır Paylaş
Diğer Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek