Vali Ekici, ziyaret ve programlarına hafta sonunda da devam etti
Satrancın şampiyonları madalyalarını aldı
Öğrenciler Başsavcı ve Savcı oldu
Bayramın keyfini doyasıya çıkardılar
Bu yazı 01 Temmuz 2016, Cuma 09:34:24 tarihinde eklendi. 1071 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

KOCATEPE CAMİİNİN ADI MENDERES, ÇAMLICANIN ADINIDA ERDOĞAN KOYMALIDIR. -

KOCATEPE CAMİİNİN ADI MENDERES, ÇAMLICANIN ADINIDA ERDOĞAN KOYMALIDIR.

Önce Ankara’daki Kocatepe Camiiyle ilgili Menderesin alakasını anlatalım. Rahmetli Adnan Menderes başbakan iken bir gün Diyanet İşleri Başkanını makamına çağırıyor ve şöyle diyor. “Hocam, akşam bir yerlerde toplantıdaydım. Oradan Ahmet Emin bir laf etti çok canımı sıktı. Dedi ki. Şu Ankara’ya bayılıyorum. İstanbul, gibi dogmatik yapılar yok. Tam da bizim istediğimiz gibi kozmopolit bir şehir.. Biz Ankara’ya şöyle güzel bir cami yapalım da bu görüntüyü değiştirelim. Biz siyasetçiyiz. Paramız ne kadar helaldir bilemem. Çiftliğimde yarış atları vardır,  değerlidirler. Onları satsam da parasıyla camiinin arsasını ben alsam olur mu?” Diyanet İşleri başkanı “Tabi ki olur başbakanım.” diyor ve atlar satılıyor yüz on bir bin lira karşılığında, Kocatepe camiinin arsası alınıp işe başlanıyor. Caminin yapımını, hatırlıyorum neredeyse çeyrek asır sürdü, ama ancak tamamlandı. Şimdi Ankara’nın en muhteşem eseridir. Şehrin siluetini değiştirdi, Menderes’in kendisi görmese de arzusu yerine gelmiş oldu.

Menderes, öyle çokta dindar bir insan değildi ama vatanperver ve de şuurlu bir lidermiş demek ki. Onun için bir de şu hadise anlatılır. Eskiden bizimde ortağı olduğumuz “Bağdat paktı” diye bir kuruluş vardı. Menderes ve arkadaşları o pakt için Bağdat’a giderler. Boş bir zamanlarında da “Mezhep imamımız İmamı Azam’ın” kabrini ziyaret ve dua ederler. Dua bittiği halde Menderes elleri açık dalgın beklemektedir. Yanındakilerden birisi uyardığında “Af edersiniz dalmışım,  bu zat kral, padişah, halife değildi. Bakın kaç asır sonra unutulmamış gönüllerde yaşıyor. Onun yüceliğini düşünüyordum” diyor. Bu şuur değil mi..? Bu adamı haydutlar astılar. Millet olarak biz vefamızı gösterip en azından Ankara’daki “Kocatepe” camiine onun adını vermeliyiz. Zira zaten yapılmasına da o sebep olmuştur. Ne gereksiz insanlara ne yerlerin adı veriliyor. Şimdi de İstanbul Çamlıca tepesine Türkiye’nin en büyük camisi yapılıyor. Bu camii de İstanbul’un Anadolu yakasını şenlendirecek ve İstanbul’un her yerinden görünecektir. Muhteşem bir mabet olacaktır. Bu camide Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ın himayesinde yapılmaktadır; o olmasaydı katiyen yapılamazdı. Ona da Tayyip Erdoğan’ın adı verilmelidir. Birileri çıldıracakmış, çok iyi olur. Onları çıldırtmak bu milletin ve ülkenin yararına olur.

Menderes’in Kocatepe Camiiyle ilgili teşebbüsünde “Ahmet Emin Yalman’ın” etkisini yazmıştım. Onu biraz açıklayalım. Yalmanla ilgili Neyzen Tevfik’in şöyle bir hicvi vardır. “Şu bizim dönme dolap Ahmet Emin/  Vatana millete çatmaktadır./  Başımız ağrımaz etsek de yemin/ VATANI on kuruşa satmaktadır.”

Ahmet Emin,  Vatan Gazetesi’nin o  günkü sahibidir vatan on kuruştur. Aynı zamanda da “dönme” dir. Yani Yahudi asıllıdır. Yahudiler fitneliği öyle yaparlar. Önce dönme olurlar. Sonra fitnelik yaparlar. Din, iman, vatan, millet”  aleyhinde Neyzen Tevfik’in dediği gibi çalışırlar. Bir de bu dönmeler ne hikmetse bulundukları ülkelerde basını ve sinemayı  ellerinde tutarlar. Bunlar yoluyla milli kültürümüzü sabote ederler. Yıllarca yaptılar. Hala da yapıyorlar. Alçak herifin dediği, yani beğenmediği İstanbul’daki tarihi camilerdir. Alçak şehirlerimizde “cami ve minareleri” görmek istemiyor. Şimdi de bazı partilerde ve medyalarda hep var ya, hani dinimize, milli kültürümüze durmadan saldırıp duruyorlar ya, işte onlarında arkasında yine bu alçaklar  vardır. Yoksa “soyu sopu milleti ve milliyeti” belli olan bir insan neden benim ve milletimin milli ve moral değerlerine saldırsın ki..? Bir gazete baştanbaşa bir manşet atamış diyor ki “Din adamlarından vatan kurtarılmasında aleyhte olanda vardı, hizmet eden de oldu.”

Bu manşetle güya dine ve dindarlara bir saldırı yapmaya çalışıyor. O gazeteyi çıkaranlara ve okuyanlara söylüyorum. Birinci Cihan harbine üç milyon civarında, İstiklal Harbine ise yüz elli bin civarında askerimiz katıldı. Bunca askerimiz içerisinde cepheye koşan bu yiğitlerin hiç biriside “laiklik” için gitmedi. Hepsi de ölüme sırf “din, iman, kuran ve ezan” için gittiler. Yine resmi rakamlara göre Cihan Harbinde dört yüz bin kadar, İstiklal Harbinde de on beş bin kadar şehidimiz oldu ki “ gayri resmi rakamların cihan harbinde dört buçuk milyon olduğu söylenir.” Bütün bu şehitlerimizin içerisinde de tek bir isim veremezsiniz ki “filan siperdeki filan er laiklik için şehit oldu. Bütün bu yiğitlerde bir gül bahçesine girer gibi gönüllüce sadece “din, iman, Kur’an ve ezan” için kara toprağa girdiler. Sizler dönmelerin sesisiniz. Ne anlarsınız şehitlikten vatan sevgisinden..? Bakın şimdiki şehitlerimize. Körmüsününüz.? Dinin, imanın etkisini görmüyor musunuz? Tabi görmezsiniz. Çünkü sizin işiniz görmemek ve göstermemektir.

YERYÜZÜ SOFRASI. Neden iftar sofrası değil acaba. Bir arkadaştan cevap geldi “Çünkü düzenleyenler ve yiyenler ekseriyette oruçlu değil” Olabilir, malumunuz “Alternatif ya” Bektaşiye sormuşlar “Erenler hem oruç tutmazsın hem de iftarları kaçırmasın, bu ne iş?” “Cevap vermiş “Hadi orucu tutmuyoruz sünneti de terk edip hepten gavur mu olalım..?”

Gazete de gördüm “Bizim birimiz sizin hepinize bedel” demişler. Sahi öyle yahu sizler yeni sulanmış gibi dimdiksiniz. Onlarsa  pörsümüş gibiler. Oruç tutmuyor musunuz yoksa?

Saygılarımla

 

Okuyucularımızın Kadir Gecesi’ni ve  Ramazan Bayramı’nı  tebrik ediyorum.

Yazdır Paylaş
Diğer Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek