Siyaset zor iş; kendini anlatma, yapacaklarını anlatma, mevcut durumu anlatma sanatıdır. Türkiye’de daha zordur. Çünkü Türkiye’de anlamayanların ve anlatamayanların sayısı çoktur. Ancak, hitap ettiğin kitlenin yapısını, değer yargılarını ve anlama sınırını çözersen başarılı olsun. Söylediklerin ister gerçek olsun, ister yalan olsun, isterse hayat olsun bunu yapabilen başarılı olur.
Türkiye’de son 15 yıldan bunu yapabilen partinin söylediklerini yapıp yapmadığını halk pek kontrol etmez, gerçek olup olmadığı da halkı çok ilgilendirmez. Çünkü halk güzel laflar duymak ister, gerçek hayatı değil filmleri yaşar.
Şimdi bizim sol partilere gelelim. Ana muhalefet partisi dahil bir çok küçük sol parti, kendini anlatırken üniversite sorusu gibi cümleler kurar. Verdiği örneklemeler çoğu zaman Türkiye’den değil dışarıdandır. Yani daha vaatlerini verirken dışlanır.
Nitekim konunun uzmanları “SENİN ANLATTIKLARIN KARŞINDAKİNİN ANLAYABİLDİĞİ KADARDIR. SENİN ANLATTIĞIN KADAR DEĞİL” der. Buda şu demektir, sen istediğin kadar çok konuş, çok şey anlat bunları karşı taraf anlamazsa onu ikna edemezsin. İkna edemezsen desteğini göremezsin. Desteğini göremezsen…
Şimdi uzun yıllar iktidara gelemeyen partilerimiz için önerimizi sunalım. Öncelikle halkı suçlamaktan vazgeçilmeli. Çünkü halk dediklerimizi anlamıyorsa hatalı taraf halk değil kendini anlatamayan taraf olarak biziz. Önce kendimizi halka anlatmayı öğrenmeliyiz.
Sonra kendi kendimize “GERÇEK OLMAYAN ŞEYLERİ SÖYLEYENLER HALKIN OYUNU ALIYOR. BİZ İSE GERÇEKLERİ SÖYLÜYORUZ ALAMAYORUZ NEDEN” diye sormalı ve suçu halkta değil kendimizi anlatamadığımız için kendimizde bulmalıyız.
Eğer bunları yaparsak anlattıklarımızı anlamayan halk anladıktan sonra yanımızda olur. Bu nedenle artık, kendi aramızdaki küçük şahsi saygıları bırakmalı ve gerçekten kendimizi anlatabilmeyi öğrenmeliyiz. Bunu da hem kendimiz hem de gelecek kuşaklara iyi bir Türkiye bırakmak için yapmalıyız.
Kalın sağlıcakla….