HEM’den 23 Nisan Futbol Turnuvası
Kırklareli Valisi Ekici, turizmcilerle bir araya geldi
AK Parti’den Ümmüşoğlu ailesine taziye ziyareti
TEMA 12.Ekolojik Okul; Hayal Kreş ve Gündüz Bakım Evi oldu
Bu yazı 20 Mayıs 2016, Cuma 09:25:51 tarihinde eklendi. 674 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

19 MAYIS’TAN 27 MAYIS’A DALGALI TARİHİMİZ -

19 MAYIS’TAN 27 MAYIS’A DALGALI TARİHİMİZ

Fincancı katırlarını ürkütmeden anlatmaya çalışalım. Birinci Cihan Savaşı’na gönüllüce girip de 1918’de yenildiğimizde elimizde kalan son Anadolu topraklarında milli kurtuluş harekatı başlatmak ihtiyacı doğdu. Elde kalan topraklarımızın 36 yerinde “Müdefai Hukuk” (Haklarımızı müdafaa etme) hareketleri başlamış idi.

“Teşkilatı Mahsuse”nin organize ettiği bu hareketlerin bir merkezden idare edilerek güçlü bir harekete dönüşmesi için başına güçlü bir komutanın getirilmesi gerekti.

 Padişah Vahdettin, işgal altındaki ülkenin son harbiye nazırı Fevzi (Çakmak) Paşa’dan kabiliyetli paşaların listesini istedi. Fevzi Paşanın verdiği listede Mustafa Kemal’in ismi yoktu. Sultan sordu. “Paşa, Mustafa Kemal iyi bir subay değil midir?”  Fevzi Paşa “İyidir sultanım.” “Öyleyse bana onu gönderin.” Mustafa Kemal Sultan’ın huzurundadır,  Sultan “Bak paşa, (pencereden boğazdaki İngiliz harp gemilerini göstererek) şu gemilerin defolup gitmesini sağlayabilirsiniz” derken kendisiyle uzunca bir görüşme yapar,  yanında hazırladığı bir miktar parayı verir bir araba tahsis eder, yanında kabiliyetli subaylardan oluşan bir kadroyla beraber o günün en iyi yolcu gemilerinden olan Bandırma vapuruyla Samsun’a gönderir.

Bandırma vapuruna binip de yolculuğa hazırlandıkları sırada İngiliz istihbarat subayı yüzbaşı Benittin bunları görür. Kendisi Türkçe bildiğinden banta konuşmuş tarihçi Bardakçı bu bantı bize izletmişti.

 Benittin diyor ki “Baktım önemli miktarda ve üst rütbelerde subay Bandırma vapuruyla Anadolu’ya gidiyorlar, şüphelenmemek mümkün değildi. Garnizon komutanımızı aradım, durumu bildirdim gelen cevap, bırakın gitsinler, onlar sultanın adamlarıdır, dedi. Bende gitmelerine izin verdim.”

Demek ki ne diyor Benittin? “Onlar Sultanın adamlarıdır” diyor. Sonrası malumunuz. 1919’un 19 Mayıs’ın da Samsun’a çıkıyorlar. Havza kasabasına uğruyorlar. Oradan Mustafa Kemal sultana gelişmeleri anlatan bir mektup yazıyor, mektupta birde şu cümleyi kullanıyor “Ben bu yola sizin zorlamanızla çıktım…” (Derin Tarih Dergisi 2016 Mayıs sayısı)

Uzatmayalım, Amasya, Erzurum, Sivas kongreleri yapılıyor, Ankara’ya geliniyor. İstanbul’da ki meclisi mebusan, Ankara’ya taşınıyor. Meclisin salonuna “Bilakaydu şart, hakimiyet milletindir” yazılıyor. (Hakimiyet kayıtsız, şartsız milletindir) demektir.

Bu ibare halende meclisimizin duvarlarında mevcuttur. İlk zamanlar, yani 1920, 23 Nisan’ında toplanan meclis gerçekten de kayıtsız şartsız milletin meclisiydi.

 O meclis yurt sathına dağıldı, özellikle Mehmet Akif Ersoy, Hasan Basri Çantay’lar, Diyap Ağalar daha niceleri asker topladılar, dağılmış olan ordumuzu yeniden toparlayıp teçhiz ettiler ve zafer kazandılar, Cumhuriyeti kurdular.

Fakat sonra ne oldu biliyor musunuz? Lozan’daki ağır şartları kabul etmedikleri için dağıtıldılar. Birinci meclisten sonrakiler serbest seçimle değil de bir masada birkaç kişi tarafından yazıldığı için “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletin” değil de birkaç kişinin oluverdi.

Taa, 14 Mayıs 1950’ye kadar. Bu zaman zarfında Musul vilayetimizi kaybettik, Ege adalarını kaybettik, Yunanlılardan tazminat alma hakkımızı kaybettik. Daha neler kaybettik neler. Kaybettiklerimizi yazmaya çalışsam elimdeki kalem çatlar.

İşte bu kayıplarımızı Birinci meclis onaylamamıştı. Ankara’da ki meclis daha İstanbul’dayken son toplantılarında “Misak-i Milli”yi kabul etmişlerdi. Yeminlerle kabul edilen o sınırlarımızın içerisinde Musul’da dahildi, Saltanatın kaldırılması, ama hilafetin kalması da vardı. Uzatmayalım özellikle de İsmet İnönü devri, Cumhuriyetimizin fetret devridir. 1950’de millet o beladan kurtularak yeniden bir nefes alma fırsatını yakaladı. Halkımızın ayağı ayakkabı, sırtı da ceket, çiftçimizde ilk defa traktörle tanıştı.

 Ta ki ne zamana kadar? 27 Mayıs 1960 Sabahına kadar. O sabah yeniden haydutlar Türk halkını esir almışlardı. Onu da yazmaya devam edelim.

 

Saygılarımla

Yazdır Paylaş
Diğer Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek