Murat mahir Altan, depremzedelerle buluştu
Yavuz Muhtar yeniden aday
Vali Ekici, jandarma personeli ile iftar yaptı
Ahmetbey köftesine coğrafi işaret almak için protokol imzalandı
Bu yazı 15 Nisan 2016, Cuma 09:41:23 tarihinde eklendi. 804 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

SİZ NE DERSENİZ DEYİNİZ!... - Nuri Kahraman

SİZ NE DERSENİZ DEYİNİZ!...

Siz ne derseniz deyiniz, yaşadığımız cennet ülkenin, şu, velînîmetimiz şehitlerin kanlarıyla yoğrulu aziz toprakların kıymetinin lâyıkıyla farkında değiliz sevgili dostlar. Tıpkı, havanın, suyun, güneşin, Efendimiz’in (SAV) buyurduğu şekliyle, SIHHAT ve BOŞVAKTİN değerinin farkında olmadığımız gibi.

Dolayısıyla, memleketin, vatanın bizim için taşıdığı anlam ve değeri de lâyıkıyla idrâk edemiyoruz. Şöyle derinden düşününce takdir etsek de, görüntü îtibârıyle lâkayt bir tavır sergiliyoruz. Bir tartışma esnâsında,  bâzen hemen, ânında üç kuruşa, en kestirme ve de kolayından satabiliyoruz, harcıyoruz onu!

Ve de, yanlış anlamayın, satma ve düşmanlık meselesini şu anlamda söylüyoruz ki, iktidarda bizim parti yoksa, orada işimize gelmeyen birileri, ya da bizce, işimizle-gücümüzle, bağımız-bahçemiz, ürünümüzce yolunda gitmeyen bir şeyler varsa, hemen batsın bu memleket diyoruz. Ve de, bunların hakkından PKK gelir, yok DEMİRTAŞ gelir yok, o olmadı ESAD’ın MUHÂBERÂT’I gelir,  o da beceremezse PUTİN var, İSRÂİL var; o gelir deyiveriyoruz.  

"Yeter ki TAYYİP gitsin!"

“Sen ne diyorsun?” dediğinizi duyar gibi oluyoruz sevgili dostlar. “Hiç öyle şey olur mu?” der gibisiniz! Peki mâdem, nedir öyleyse Kırıkkale’de olduğu gibi dışarıya sır satmalar, kardeş ülkelere giden yardımları şer güçlere gammazlamalar, yurt dışlarında hükümet ve Cumhurbaşkanını, dolayısıyla Türkiye’yi zor duruma düşürmek için lobi oluşturmalar, düşman kanallara aleyhte malzeme yetiştirmek için câsusluk etmeler, sinsi faaliyetler, canhıraşâne çabalar, kendini parçalamalar? Oralarda, dünyânın önünde, ele-âleme karşı hır-gür çıkarmalar? Ne adına, kim adına ve niçin?

“Yeter ki TAYYİP gitsin, Ak PARTİ yok olsun;” -en iyimser ifâdeyle- “sonrası Allâh kerim!” diyen VATANDAŞ KILIĞINDA SATAN-DAŞLAR, KARDEŞ KILIĞINDA KALLEŞLER yok mu memlekette?

Burada, işin bu boyutunun farkında olmayan, ihânet tarafında behreleri bulunmayan saf, temiz, ülkesini karşılıksız seven, işin gerçeğini anlayınca ürperip tevbe ederek kendini yanlıştan kurtaran vatandaşlarımızı tenzih ediyoruz elbette ama, bilinçli yapanlara ve hâlâ ısrârını sürdürenlere ne demeli; bu işe en hafifinden ne ad koymalı?

Sevgili dostlar. Hiç şakası yok bu işin. En azından bizler, bir millet olma şuuruyla ciddî davranmayı bilmeliyiz vatan söz konusu olunca. Milletin-memleketin birliği ve dirliği söz konusu olduğunda tavrımızı net koyabilmeliyiz.

“Şimdi bunların gereği ne, nerden çıktı bu ifâdeler?” diye bir şeyler geçebilir aklınızdan. Lâkin, şu sıralar büyük trajediler, fecî dramlar, kırılmalar, kopuşlar yaşıyoruz. Buna sebep olanlar da hiç geri adım atmıyorlar, meseleyi ateşliyerek ortamı daha da geriyorlar. Böylesine bir düşmanlık tavrı bile, bunların denizaşırı emellerin uzantısı bir maşa olduğunun açık bir belirtisi. O kadar emir altında olmalılar ki, tıpkı PKK gibi, IŞİD gibi, geri durma lüksleri yok. Yoksa, darbe dönemlerinde yürüyüşlerini hemen uygun adıma çevirenler, şimdi sâdece Ordu değil, Cumhurbaşkanlığı, hükûmet, hattâ millet topyekûn onaylamazken onların son mermiye kadar savaşma gösterileri hiçbir müspetlik kırıntısıyla yorumlanabilecek bir şey değil.

"...Türkiye’den başka ülkeler de var!"

Bir kardeşimiz, hem anlatıyor, hem gözlerinden yaş döküyordu. Yurt dışındaki kardeşi, ülkede durumlar hayâl ettikleri istikâmette gitmeyince, daha doğrusu sinsilikleri ifşâ olup ta, bizim hiç tahmin edemediğimiz, ve fakat onların iyicene kilitlendikleri hedefleri noktasında işler ters gidince; “Abla, Dünyâ’da Türkiye’den başka ülkeler de var!” deyivermiş. Bir çırpıda Türkiye’yi silip atıvermiş. Vatan bilinci olan, hem de, bırakın beş vakti, gece teheccüde kalktığı düşünülen insanların söyleyebileceği sözler midir bunlar sizce normâlde?

Hele hele, radikalinden marjinâline solun her çeşidi, Müslüman Türkün ne kanı, ne canı, ne dîni, ne îmanı, ne târihi, ne coğrafyasıyla barışık olması gayr-ı kâbil-i teelif bulunan envâi çeşit aykırı örgütlerle ağız birliğinden öte, döviz birliği, omuz birliği yapabilme kıvraklıkları, farkındalar ya da değiller; hangi derin bağların tezâhürü olabilir acabâ?

Demek ki sevgili dostlar, neler olabiliyor şu âlemde? Böylesine güzel, dünyâda da, ahirette de herkesin gıpta ettiği ayrıcalıklı yeri bulunan Türkiye’nin, Türk Milleti’nin ülkesi olması, hattâ ayrıca Ümmetin lokomotifi olması yetmiyor bu vatandaşlara!

İşte, bu ülke böyle evlatlar yetiştirebiliyor dostlar! “Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz!” demişler ya; işte nitekim burada bir olmaz denilenin bal gibi de olduğunu görüyoruz!

Rabbimiz onları da, ülkemizi de; hem kendilerine, hem de ülkemize verdikleri zararlardan kurtarıp, iyi niyetle milletin, memleketin, mazlum ümmetin ve de tüm insanlığın hayrına işler yapmaya çalışanları muvaffak kılsın inşâllâh ves’selâm…

 

 

Yazdır Paylaş
Diğer Nuri Kahraman Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek