Mustafa Koç’un ölümü ve Türkiye’den manzaralar -

Bir dostlar meclisinde oturuyorduk. Misafirlerden birisi baygınlık geçirdi. 112’yi aradık birkaç dakika da ambulans kapımızdaydı, ne büyük nimet. Mustafa Koç Beykoz’daki evinin yanında spor yapıyormuş. Kalbinden rahatsızlanmış 112’ye telefon etmişler, gelip Beykoz hastanesine götürmüşler.

Düşündüm, Mustafa Koç Türkiye’nin en büyük holdinginin yönetim kurulu başkanı. Sıralamada ikinci olanı en az üçe katlar. Ayrıca dünyanın da sayılı zenginlerindendir. Rahatsızlandığında 112 çağırılıyor, beyler ben burada kör gözlere ülkemizin geldiği noktayı anlatmaya çalışıyorum. Ülkemizin sağlığa verdiği değere bakar mısınız? Hangi şehirde ve köyde olsanız hastalandığınızda 112’yi arıyorsunuz, anında ambulans ve sağlık ekibi yanınızda. İsterseniz Türkiye’nin en zengini olun, isterse de en fakiri. Altıyol ya da Kuştepe’de de otursanız Koç kadar itibarınız var demektir, ben işte buna bakarım. Kim ne derse desin. Ha Mustafa Koç’u kurtaramamışlar, Amerikan hastanesine kaldırmışlar yine olmamış. (Amerikan Hastanesi Koç ailesinindir) eğer Koç buralarda hastalansaydı da MEDİKENT’e getirselerdi Allah bilir ya belki kurtarabilirlerdi. Televizyonlar da konuşuyorlar birisi diyor ki “Birkaç arkadaş Fransa’ya gittik, arkadaşlardan biri hastalandı. Uçaktan iner inmez onu en yakın bir hastaneye ulaştırdık.”  İlgililer, ilk olarak bir elektro çekmeye teşebbüs ettiklerinde biz “Gerek yok uçakta çektiler, işte sonuçları” dedik. Şaşırıp kaldılar nasıl olur uçakta elektro mu çekilirmiş? Dediler. biz izah ettik “Türk Hava Yollar’ında bu hizmetler yapılıyor” dedik. Hayretler içerisinde kaldılar ya beyler, Türk Hava Yollarımızın bile verdiği sağlık hizmetine Fransız doktorların ağızları açık kalıyor, onlarda böyle bir hizmet seviyesi mevcut değildir. İşte bazıları bunun için ağlıyor, bazıları da bu sebepten uluyor.

Dönelim Koç’a. Mustafa Koç’un öldüğünü duyduğum akşam bu haberi ulaşabildiğim bütün haber kanallarından takip etmeye çalıştım. En çok halk televizyonu ağlıyordu. Hayret yahu. Bu adam Türkiye’nin en zenginiydi. Halk Tv. ise solcuların kanalıdır. Bütün tanıdığım eski komünistler orada buluşur, bu ağalar ağası, zenginler zengini adamın arkasından neden bu kadar gözyaşı döküyorlar?

Uğur Dündar, konuşuyor. “Dedesi Vehbi Koç, İsmet İnönü’yü çok severdi. Menderes ve iktidarıyla hiç anlaşamadı. Nazım Hikmet’i de çok severdi. Cumhuriyet ilkelerine bağlı, laik bir ailedirler…”

Yahu Uğurcuğum biz bunları biliyoruz zaten. O senin söylediklerinin manası şudur. “Hiçbir zaman Türk milletinin yanında olmadılar. Menderes ve iktidarına da o yüzden düşmandılar. Hatta 1960 darbesinin de arkasında onlar ve onun gibiler vardı. Nazım Hikmet sevgisine gelince birincisi Nazım Hikmet bir Polonya Yahudi’sinin torunudur. Büyük dedesinin adı Konstantin Borzaçki’dir. Türkiye’ye Polonya’dan sığınmıştır. Koç’ta Yahudi ve Ermenileri zaten çok sever. Koç holding, Fort, Fiat gibi büyük Yahudi firmalarının Türkiye bayiidir. Ayrıca bütün komünistler uluslararası Siyonist planlarının enstrümanlarıdır. Nazım Hikmet’te bu işin Türkiye’deki en ateşli bülbülüdür.” Biz işte yıllarca bunları söylemeye çalışıyoruz. Yoksa Türkiye’nin en zengin adamı neden ateşli bir komünisti bu kadar sevsin ki? Son günlerde bu aile Tayyip Erdoğan ve hükümetle iyi ilişkiler kurmaya başlamışlardı. İnşallah hayırlısı olur. Geride kalanlar ülkemize hizmet etsinler temennisiyle beyan ederiz. Saygılarımla