Vali Ekici, ziyaret ve programlarına hafta sonunda da devam etti
Satrancın şampiyonları madalyalarını aldı
Öğrenciler Başsavcı ve Savcı oldu
Bayramın keyfini doyasıya çıkardılar
Bu yazı 28 Ağustos 2015, Cuma 09:25:52 tarihinde eklendi. 632 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

İSİMLER, MÜSEMMÂLAR ve de PKK! - Nuri Kahraman

İSİMLER, MÜSEMMÂLAR ve de PKK!

İsimler, ötedenberi ilgimizi çeker. Bu yönüyle fındık mevsimi, yeni işçiler ve de yeni isimler demektir aynı zamanda. Dolayısıyla, toplama sürecinde isimleri öğrenmeye çalışırız. Ama biz, biraz da kalabalık oldukları için, en güzeli daybaşıya sorduk. Siz de göreceksiniz ki, bu isimler 3 yıl önce doğudan gelenlerinkini yazdığımızdan çok farklı değil:

EmineAli, Selâhattin, Fâtih, Gökhan, Burçin, Orçin, Luçin, Engin, Ergin, Tutku, İlhan, Leylâ, Bûse, Naime, Neclâ, Tarkan, Türkân, Nezük, Nazike, Sâlih, Yâkup, Yıldız, Güller, Gamze, İnci, Aylâ, Uğur, Serdar, Nerîman. Hepsi de güzel, anlamlı, Türkçe ya da türkçeleşmiş isimler. Ordu bölgemizden olan isimlerin sâhipleri de, isimleri gibi iyi, hoş, mâkul insanlar. 

Mâlum, tanışmak selâmla başlar; sonra kelâmla devam eder. Söz bağlamında ilk sorulan şeyse genellikle isimdir. Çünkü, isim kimliktir. Ruhtur. Sizi tanımak ve tanıtmak adına ilk ipucu verecek şey de, isimdir doğal olarak.

Anne-babanın verdiği ismin gelişigüzel olduğunu söylemek, en azından saygısızlıktır. Çünkü, her ebeveyn en kıymetli varlığı çocuğuna isim verirken mutlakâ bir gâye güder. Anlamsız bir isim olsun istemez. Ayrıca, millî kültür ve kimliğimizin özgün çiçekleri, ortak değerleri olduğunu da söyleyebiliriz isimler için. Çünkü, İslâmî isimler ümmetin zâten ortak paydasıdır. 

Bunun ötesinde yöresel dillerde de çeşitli güzellikleri ihtivâ eden elvan elvan, burcu burcu memleket kokan, dağ çiçekleri, bağ gülleri râyihasında isimler vardır. Telâffuz olarak farklı bulunsalar da renk, koku, tad ve anlam îtibârıyla diğer kardeş ülkelerdeki isimlerle bir yerlerde buluşurlar.

Evet, buradan nereye geleceğiz; târih boyunca tüm muhârebelerde ırk-ırk, renk-renk, bölge- bölge ismen ve de cismen berâber olduğumuz gibi bu gün de, güzel ülkemizde aynı inanç ve ideâller çerçevesinde yekvücut olmalıyız. Bu dirliğe sâdece ülkemiz değil tüm dünyâ mazlum ve mağdurları da muhtaç. Ne milletimizi, ne ümmeti, ne de diğer dünyâ mazlumlarını hayâl kırıklığına uğratmaya hakkımız yok. Doğudan batıya isimleri bir olanlar, yâni türküyle, kürdüyle, lâzı, çerkezi vs.siyle bizler, isimleri farklı olanların ağızlarına bakıp, millet, memleket ve inancımıza düşman olanların emellerine hizmet etmemeli. Bu aslını inkâr, inancıyla çelişki, geçmiş ve de gelecek yanında, kendi milletine ihânet anlamına da gelir.

Bir yakınımız, Ağrı-Diyadin’de öğretmenlik yapıyor. Geçen gün adı Muhammed olan bir öğrencisi askerle çatışma esnâsında ölmüş. Adı Muhammed ama PKK safında. Çok acı. Öğretmen kızımızın anlattığı kadarıyla, çocuğun âilesine, dağa kaçma konusunda uyarı için gitmişler. Evde asılı posterleri görünce şaşırmışlar. Yine de söyleyeceklerini söylemişler ama âile dinler gibi yapmış sâdece! Yaz tatiline geldiklerinde de ölüm haberini televizyonda görmüşler.

O âileye, onlar için harcanan millî servete yazık değil mi? Millete, memlekete, ümmete ve ümitlere yazık. 15-16 yaşlarındaki, kandırıldığı kesin olan o çocuğa da zâten yazık. Tüm bunlardan çıkan sonuç, küffârın ekmeğine yağ ve düşmanlara hizmet! Kendimizi madden-mânen tüketmekten öteye gitmiyor tüm olanlar. O âile bu ismi niye vermiş? Bu ismi verdiyse, Muhammed Ümmeti'nin zararına olan böyle bir kavgaya, hangi akla hizmetle çocuğunu sürmüş? Ya böyle bir isim vermemeliydi, verdiyse de, ona İslâm Ahlâkının gerekleri, Âlemlere rahmet olarak gönderilen peygâmberimizin kardeşlik, komşuluk, şefkât ve merhamet nümûnelerine göre hareket ettirmeliydi. 

Evet, kısaca, YAKMAK-YIKMAK KOLAY; YAPMAK ZOR. Tüm ihânetlere rağmen devlet ya da onun temsilcisi hükümet hep yapıyor. Siz onun yapmasına karşılık hep, dâima yakıyor-yıkıyorsunuz. Sorgusuz-suâlsiz, ne varsa ateşe veriyorsunuz. Her şeye, tüm ihânete, taarruza rağmen devlet yine de hep yapmaya çalışıyor. Bu işin içinde bir iş var! Devletin bunca gayreti ve taleplere riayette hassâsiyetine rağmen böylesine tavırlar nasıl olabiliyor? Bırakalım başka şeyi, ortalama bir vicdan, normâl bir fıtrat, biraz izan böyle sebepsiz vahşetlere nasıl müsâade edebilir? Olanlara bir anlam yüklemek gerçekten zor.

Nitekim, gelgelelim; bir yanda hep yapmaya çalışanlar, bir yanda da hep yakmaya-yıkmaya! Akıl var, mantık var; sizce hangisi bu milletin hayrına, bölgenin hayrına ve de insanlığın hayrına?! Bu durumdan tek hoşnut olanlar yalnızca ve yalnızca millet, memleket düşmanları olabilir. 

Şu duruma göre, siz hangi taraftasınız, ya da olmak istersiniz? İnsan, böyle göz göre göre kendi ayağına kurşun sıkar mı? Sizi, hayâl sandığınız o, kaynağı belirsiz dijitâl halüsinasyonlarınızın, Türkiye'den daha güzel bir yere götürebileceğini mi düşünüyorsunuz? Eğer öyleyse çok yanılıyorsunuz. İsterseniz deneyin falan da demeyeceğiz; çünkü öyle bir şey aslâ olmayacak! Türk milletiyle kim baş etti ki siz edeceksiniz?! Hele hele, Allâh'ın yardımı da onunla olduktan sonra!

Son tahlilde diyoruz ki; Rabbimiz milletimizi, memleketimizi, ordumuzu, yurdumuzu, hepimizi, gereksiz yere daha fazla zaman ve imkân kaybetmekten korusun ve de çelik-çocuğumuz, cümle sevdiklerimizle berâber topyekun kendi tarafında, sırât-ı müstakîm üzere seyr’edenlerden, hayâtını dostluk, kardeşlik, barış üzere iyilik-güzelliklerle değerlendiren, kısaca, ismiyle müsemmâ olarak hayra çalışanlardan eylesin ves’selâm…

 

 

Yazdır Paylaş
Diğer Nuri Kahraman Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek