Murat mahir Altan, depremzedelerle buluştu
Yavuz Muhtar yeniden aday
Vali Ekici, jandarma personeli ile iftar yaptı
Ahmetbey köftesine coğrafi işaret almak için protokol imzalandı
Bu yazı 25 Temmuz 2015, Cumartesi 09:24:11 tarihinde eklendi. 852 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

KÖPRÜYÜ, ALTINDAN YÜRÜMEK!... - Nuri Kahraman

 KÖPRÜYÜ, ALTINDAN YÜRÜMEK!...

Bayram dolayısıyla yazılar biraz espriye doğru kaydı. Neşe ve sevinçlerimizi de paylaşmak adına oralarda dolaşmaya çalıştık. Diğerlerini de paylaşalım derken araya bombalar ve kurşunlar girdi. Mâlum, şer güçlerin, zâlimlerin, uluslar arası çetelerin ve onların, bölgesel ya da yerli taşeronlarının Ramazan’ı, Bayram’ı, seyranı olmuyor. Daha bayramın tadı damağımızdayken Suruç’ta olanlar, sonrasında şehit edilen polisler. Tüm bunlar, güzel ülkemizin bir yerlere çekilip, bataklığa sürüklenmek istendiğini gösteriyor.

Dağdaki eşkiyânın meclise indiği yerde meseleler elbette zor. Ama daha da zor olanı, bunlar başta olmak üzere piyasada bir çok figüranın düşmanlar adına rol üstlenmeleri. Gayretleri ve beyanatlarıyla hep uluslar arası çetelerin ekmeğine yağ sürmeleri. İşin en vahim boyutu burası.

İşte o zaman, millet olarak devlet etrafında kenetlenmesini bileceğiz. Şu an, Allâh’a şükürler olsun ki, Cumhûriyet Dönemi’nin en yerli ve aklı başında bir yönetimine sâhibiz. Hemen îtiraz etmeyin lütfen! Diğer partilerin vizyonuna ve de bu günkü duruşlarına bakın! Hiç göreve tâlip olan ya da güven verici bir duruş sergileyen var mı?

O zaman, hatâları, kusurlarıyla berâber, şu nâzik günler îtibârıyla birlik-berâberliğimizi korumak durumundayız. Bu durumu bile ranta devşirmeye çalışan ve bu tarafı önceleyen, yönetimin bugünkü  zâfiyetine de sebep beyinsizler elbette her zaman olacaktır ama, içinde çürükler var diyerek bir çuval fındığı kaldırıp atacak hâlimiz de yok; değil mi dostlar?! En azından ülkemizin hayrı adına…

PARKLAR, ÇARKLAR, FARKLAR!...

Ama, sevgili dostlar, beri yandan, bizler de çok iyisi değiliz. Hiç ders almıyoruz. Gitgide iyileşeceğimiz yerde daha da şımarıklaşıp yâlellileşiyoruz. Şu sokaklara bakınız, şu sâhillere. Bol bol parklarımız var, loş loş çarklarımız! Oralara girince, örtülüsü-açığı, kalkıyor ortadan farklarımız! Verilen görüntüler hiç iyi değil, Türkçesi!

 Yeme-içme yerleri lebâlep. Sanki evde pişiren kalmamış. Masalar sokak ortalarında. Göz hakkı, kul hukûku diye bir düşünce, bir kaygı taşımıyor kimse artık. Herkes yanında parasını taşıyor, diğer değerleri hiç kaale almadan, sâdece onu insanlara göstermek adına her türlü artistliği yapıyor. Arabalar azgın, kadını-kızı-kızanı, örtülüsü-açığı, herkes gezgin. Çevrede, ülkede, dünyâda, âilede, komşularda olanlar hiç kimsenin umûrunda değil. Her kes parası ve imkânıyla mutlu. Gerisi teferruât bile değil. Çünkü, öyle bir ilgi alanı yok.

Gezgin dedik de, tam da öyle! Elinde fotoğraf unsurları olmayan yok. Her köşe başı, her duruş, her bakış, her edâ bir poz. Hem de ânında dünyânın öte ucunda. Her şey gösteriş, alım, çalım. Bir tantana, bir gürültü, bir dalga gidiyoruz, Allâh muhâfaza! Hem de öyle ki, NEREYE GİTTİĞİMİZ HİÇ DE ÖNEMLİ DEĞİL GİBİ GİDİYORUZ? Kısaca, cennet ya da cehennem; hiç fark etmez gibi?! Haksız mıyız? Peki, şöyle sorayım; cennet için özel bir gayretimiz var mı, ya da Allâh’ın dostluğunu kazanmak için özel bir çaba?

GÜMBÜRTÜDEN KARAMBOLE!…

Neyse, sözü uzatmayalım; daha önce de değindiğimiz gibi bir karambolde gidiyoruz. Yine, Bayramın 2. Günü akşamından bir espriyle merâmımızı örneklemeye çalışalım. Erkek tarafı da tanıdık olan bir kızımızın düğünü vardı. Millet içerde çalıp-oynuyor. Biz beri yanda, bayram ve düğün vesîlesiyle uzaklardan gelen akrabalarla hasret giderme meyânında çay muhabbeti yapmaya çalışıyoruz. Ama hoparlörün gürültüsünden, ne konuşmak mümkün, ne de müziğin ne söylediğini anlamak. Biz de orada bir espri patlattık:

-         Bu düğünler hep böyle! Gençler hep gümbürtüye gidiyor!

Tabiî, Allâh korusun! Rabbimiz evlenen çocuklarımıza sonsuz mutluluklar ihsan eylesin ama, her şey olduğu gibi düğünlerimiz-derneklerimiz de, genel îtibârıyla çığırından çıktı. Kim ne yaptığını bilmediği gibi, nereye gittiğini de düşünmüyor. Düğündür, ömürde bir defâ oluyor diyerek, en mutaassıp âileler bile âdetâ dökülüyorlar. Bu hepimizin başında olan bir şey.

Yukarıda da kısmen belirttiğimiz gibi, işte sâhillerimiz. Oraya hiç girmeyelim. Çünkü, boğulacağımız kesin! Millet olarak, bu anlamda bir karambol yaşıyoruz. Ne diyelim; Rabbimiz, etrafımızda olan-bitenlerden de ders alarak en yakın zamanda toparlanmayı nasîp eylesin. Buralarda toparlanmadan, ülke ve ümmet olarak genel anlamda toparlanma beklemek de biraz hayâlcilik olur sonuçta; değil mi?

GİDİYORUZ GÜNDÜZ GECE!...

İşte bayram! Manzaralar ortada. Bu insanlar hangi bayramı yaşıyorlar, nereden gelip, nereye gidiyorlar? Bayram mı, hicran mı? Ya da bayram bu mu? Veyâ, bu gidişin sonunu âhiret aynasına vurunca meleklerin mi yoksa şeytanların mı bayram edeceği konusunda fikirler ne olabilir? İnsanlara tek tek sorsak, hepsi de gerçeği teslim eder; ama yine de bildiğince gider! Bunun adı gafletin ta kendisidir. Bu, köprüyü üstünden geçmek varken, altından yürümek(!), kendini dipsiz mâcerâya sürüklemektir. Tam da Âşık Veysel’in dediği gibi;

İnce uzun bir yoldayız; gidiyoruz gündüz-gece! 

Bilmiyoruz ne hâldeyiz; gidiyoruz gündüz-gece!

Tabiî her şeye rağmen, düğün bağlamında söylemek gerekirse, çocuklarımızın edebiyle evlenmeleri, nikâhlanmaları, yuva kurmaları güzel. Rabbimiz sayılarını çoğaltsın. Bayramlarımız da öyle mutlakâ. Hattâ,  bayramın bir de trafik blânçosu var ki, mutlakâ oluyor. Bunlar için de duâ ediyoruz. Dileğimiz, hepimizin, Yüce Yaratan'ın murâdı istikâmetinde hareket edip sonsuz bayramlara ulaşması. Bunun için de özen göstermesi. Gelişigüzel hareket etmemesi. 

Son olarak, kısaca, Allâh için, Bayram yolunda, kardeşlik uğrunda kazâya uğrayıp, ve yâ, milleti-memleketi, ahlâkı, fazîleti, bayrağı korumak ve yaşatmak adına görev yaparken can verenlere de Rabbimiz uhrevî esenlikler ihsan eylesin inşâllâh diyerek sözü bağlıyor, hepinize -nice bayramlara sevdiklerinizle erişmeniz dileğiyle- içten sevgiler, saygılar sunuyoruz ves’selâm…

 

 

Yazdır Paylaş
Diğer Nuri Kahraman Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek