Lüleburgaz’da 23 Nisan coşkusu
Kenan Ürün; “Lüleburgazspor’u iyileştirmek için adayım”
Lüleburgaz’da feci kaza
Çeşme meydanına TREPAŞ Resmi Ödeme Merkezi  açıldı
Bu yazı 21 Mayıs 2015, Perşembe 09:19:09 tarihinde eklendi. 608 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

ANTALYA'DAN SELÂMLAR… - Nuri Kahraman

ANTALYA'DAN SELÂMLAR…

Sevgili okurlar. 80'li yıllarda Lüleburgaz'dayken kendimin, daha sonra da 2000'li yıllarda kardeşimin askerliği dolayısıyla Burdur'a kadar gitmekle berâber Antalya'ya geçmek nasîp olmamıştı. İlk defâ geldiğimiz buradaki duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak istiyoruz bu gün sizlerle.

Geçen Cuma, Samsun OMÜ Tıp Fakültesi Mescidi’ndeydik. Bu Cumâ’yı da, geçen hafta Çarşamba Havaalanı’ndan, 1 saati biraz aşkın bir sürede ulaştığımız Antalya'nın Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Mescidi’nde kıldık. 

Şu sıralar bölgeden bölgeye, tıptan tıpa seyir hâlindeyiz. Bir saatin öncesi KARA, sonrası AKDENİZ. Dünyâ oldukça küçüldü. Yalçın Bey’in oğlu Fâruk Yeğenimiz internetten baktı; önümüzdeki günlerde Ordu-Giresun (OGU) Havaalanı'nın açılışıyla berâber hemen akabinde, Hazîran ayında Ordu-Bodrum arası uçuşlar da başlayacakmış. Dolayısıyla, Muğla Üniversitesi’nde Araştırma Görevlisi olan Fâruk Yüksel ve âilesi çok mutlu. Hepimiz mutluyuz. Çünkü bu imkânlar hepimiz için.

Elbette, önce din, îman selâmeti ve de bunlarla berâber sağlık. Ama hayâtı kolaylaştıran, Rabbimizin nîmetlerinden daha fazlasını görme, değerlendirme imkânını veren bu hizmetlerin de Rabbimizin bir lûtfu olduğunu unutmamak gerekir.

Burada, Rabbimiz herkese her konuda ve her anlamda, hayırlı seyirler, mutlu seferler ve de ardından güzel sonuçlar, ulaşılan nîmetlere mukâbil de dâimâ şükür bilinci üzre yaşamayı nasîp eylesin.

ANTALYA DEYİNCE...

Sevgili dostlar, mâlum, Antalya deyince akla hemen, -özellikle de bu mevsimde- turizm geliyor; lâkin, buraya geliş sebebimiz hiç de öyle değil.  Çocukluk, hattâ bebeklikten bu yana hayâtı aynı evin iki oğlu gibi sürdürdüğümüz, hac dâhil çok yerlerde yollarımızın kesiştiği dayım oğlu Yalçın Yüksel Kardeşle burada buluşmak da varmış kaderde.

                                                                                RÜZGÂR

Bahtın rüzgârıdır bu, uçurur diyârlara;

Bâzen turistik olur, bâzen düşünce dara!

Antalya bir memleket; taban, tavan içiçe:

Ayaklar sıcak suda; başlar değer karlara!...

Gerçekten Antalya, fotoğraflardakinden çok öte, âdetâ çölle yaylanın birbirine en yakın olduğu nâdir coğrafyalarından biri kıtamız, hattâ dünyâmızın. Daha önce de yazdığımız gibi, Yalçın YÜKSEL Bey’in âni gelişen Karaciğer rahatsızlığı dolayısıyla geldiğimiz buralarda, henüz, hava alanından, -o da gece olmak üzere- geliş yolumuzun dışında, bulunduğumuz KEPEZ ilçesinden dışarı çıkmış değiliz. 

Ancak, Yalçın Bey’in 8. Kattaki odasının önümüze serdiği, geniş bir ovaya kıyılık eden sâhilden karlı doruklara uzanan zengin manzara, ancak doğu bölgelerimizde görebileceğimizi düşündüğümüz türden, aralarında engin vâdîlerin yer aldığı, kaya görünümlü, yalçın, yüksek tepeleriyle, Anadolumuzun karakteristik, nadîde, özgün köşelerinden biri olduğunu gösteriyor. Şarktan garba olduğu kadar, denizden göklere doğru da, onun da arkasında yenileri var hissiyle mütemâdiyen uzanıyor gibi sanki...

DÜNYÂ MOZAYIĞI MI?!...

Zâten bu zengin görünüm, imkân ve özelliklerinden dolayı, tanıştığımız kimi insanların belirttiği gibi Antalya’da çok az yerli nüfus bulunuyor. Öyle ki, burası, ülke mozayığından öte bir dünyâ mozayığı hâlini almış. Her ilden, ilçeden insanlar kadar, dünyânın, başta Rusya olmak üzere her tarafından, her ülkeden insanlar gelip toprak almışlar, buraya yerleşmişler.

Bu durumdan, çeşitli yönleriyle müştekî olanlar var. Câmide karşılaştığımız Kayserili bir müteahhit, buraya gelmiş olmaktan bin pişman. Çelik çocuk, bir şekilde artık buralı olmuş. Dolayısıyla dönüş de muhâl. Burada durumun, bilhassa âileler açısından çevre şartları açısından olumsuz olduğunu söylüyor.

Maalesef sevgili dostlar, bu sâdece onların değil, artık hepimizin bir gerçeği ve de, orada da söylediğimiz gibi, bu mânâda ülkenin neresinin buralardan çok kalır tarafı var ki?

AHLÂKÎ KOPUKLUK...

Erbakan Hoca’nın bir sloganı vardı; ÖNCE AHLÂK ve MÂNEVİYÂT diye. Bunu politik anlamda söylemiyoruz; zâten Hoca da rahmetli oldu mâlum ama, eğer öyleyse, bu öncelik nerede var ve kim gözetiyor ki şimdilerde? Para olsun, pul olsun; kim kime kul olursa olsun zihniyeti hâkim artık maal’esef. Şimdilerde, o zamanlar kaale alınmayan cümlelerin ne kadar önemli şeyler olduğunu, gençler değerlerinden kopup da kopuklaştıkça daha iyi anlıyoruz ama; inşâllâh ülkemiz için GEÇMİŞ OLSUN değildir diyerek kendimizi tesellîye çalışıyoruz! Zîrâ, her zaman, her yerde; ümîdimiz gençlik diyoruz ya; sonuçta ümîdini kaybeden her şeyini kayb’eder, Allâh korusun.

FIRTINADAN SÜKÛNETE...

Evet, burada da hayât her yerdeki gibi kendince akıp gidiyor sizin anlayacağınız. Ancak, bizim bağlamımızda tek kedere mahâl şey burada bulunuş sebebimiz. Hastamızın durumu iyiye gidiyor. Yine de biliyoruz ki, tââ buralara boşuna sevk edilmedik. Çok şükür ki, şu an îtibârıyla, o ilk fırtına dinmiş, tehlike geçmiş, hastalık normâl iyileşme seyrine geçmiş olarak gözüküyor. Tedâvi sürecinin nakle gerek kalmayacak bir seyirle noktalanması ümidi büyük. Duâyla berâber, beklentimiz bu yönde.

Bu güzel temennîlerle berâber, İnşâllâh diyerek sözümüzü bağlıyor, Kardeşimiz başta olmak üzere, ümmet-i Muhammed'in cümle hastaları için duâlarınızı beklediğimizi belirtiyor, din-îmân selâmeti üzere sağlıklı günlerde görüşmek temennîsiyle, Yalçın Bey ve yanındakiler olarak Antalya’dan hepinize sevgiler, saygılar ve de sonsuz mutluluk dileklerimizi sunuyoruz ves’selâm…

 

 

Yazdır Paylaş
Diğer Nuri Kahraman Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek