Muhalefet yetkilileri “Yüce Divan” konusunda konuşurken kendi geçmişlerini unutuyorlar. Bir gerçeğin üstünü örterek dürüst görüneceklerini sanıyorlar. Ama yanılıyorlar.
Dedikleri şudur:
Muhalefet milletvekilleri hakkında bir şaibe gündeme gelse, biz onları, Yüce Divana gönderip aklanmalarını sağlardık. Gerçekten öyle mi? O zaman yakın geçmişe bir bakalım.
Yıl 2001…
Hükümette üç parti var. DSP, MHP ve ANAP Bayındırlık ve İskân Bakanı MHP’li Koray Aydın için “yolsuzluk” konusunda bir soruşturma açılmasına karar verildi. Tarih 29 Aralık 2001’ dir.
DSP’li İbrahim Yavuz Bildik’in başkanlık ettiği “soruşturma Komisyonu” neye karar vereceği bilinmez.
Hükümet kanadına mensup üyeler 10 kişi blok halinde ret oyu veriyor. Yani çoğunluğu oluşturan 10 kişilik ikditar kanadı. Koray Aydın’ın “Yüce Divana” gönderilmemesi gerektiği kanaatinde olduklarını bildiriyorlar. Komisyon kararı bu yönde çıkıyor ve Meclis başkanlığına bildiriyor.
14 Şubat 2002 tarihinde Meclis Genel Kurulunda yapılan gizli oylamadan ne çıkar peki?
İşte o günkü özet sonuç bilgileri:
399 milletvekilinin katıldığı bileşimde kabul 117, ret 209, çekimser11, geçersiz 1, boş 1 oy…
Yani gizli oturumda “Yüce Divan” için gerekli olan salt çoğunluk 226 (o zaman böyle idi.) kabul oyu çıkmadığı için Koray Aydın’ın “Yüce Divan’a gitmesi kabul edilmemiş oldu.
Başkanın bu sonucu açıklayan sözlerinin MHP sıralarından alkışlarla karşılandığını da belirtmeliyim.
Şimdi MHP’liler kalkıp “Yüce Divan” edebiyatı yapıyorlar. “Biz olsaydık…” diye başlayan cümleler kuruyorlar.
CHP bu olayda nerede mi? DSP’yi kaldırın yerine CHP’yi koyun… Ha DSP ha CHP… Ha SHP, Ha CHP… Hepsi birbirinin aynıdır… “Kötü misal, örnek olmaz!”
Bunları örnek kabul ettiğimiz için değil CHP ve MHP’nin ilkesizliklerine ve tehditlerine örnek teşkil etsin diye burada dile getiriyorum.
AK Partili Bakanlar olayında paralel yapının yolsuzluk kılıfına büründürülmüş darbe teşebbüsü ile karşı karşıyayız. İlgili mahkemenin verdiği takipsizlik kararıyla
Bu konu ibreti âlemlik bir olaydır.