Murat Mahir Altan; “SAHTE GÜLÜŞLER DEĞİL, SAMİMİYET KAZANACAK”
Trakya'da sandık kurulu başkanlarına eğitim verildi
Seçim günü alkol yasak, eğlence mekânları kapalı
Ahmet Etem Oruç; “Çocuk bakım ve kreş projesi hemen uygulanacak”
Bu yazı 08 Ocak 2015, Perşembe 09:20:07 tarihinde eklendi. 871 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

HÜRFİKİR, GÜNDOĞU ve ÇAKIL TAŞI… - Nuri Kahraman

HÜRFİKİR, GÜNDOĞU ve ÇAKIL TAŞI…

Lüleburgaz’a gelir gelmez ilk önce gazetemizi sorup, arabayı da ona göre park ettikten sonra câmi, çay, hoş-beş derken biraz kaldık ama, biz gittiğimizde herkes oradaydı. İçeri-dışarı, tüm masalar doluydu. Tam, sayfaların yerleştirilip bağlanma safhasında geldiğimizin de farkındaydık. Personele selâm verip kolay gelsin dedikten sonra hemen Murat Bey’in yanına geçtik. Ne güzel; o da işinin başındaydı. Hep birlikte gazete, gergef gibi işleniyordu. İşte, onu büyük yapan, ülkede saygın ve sayılı gazeteler arasına sokup ödül aldıran bu müşterek disiplin ve de yıllardır eksilmeyen, daha da artan heyecandı.

VEFÂ MAHALLE…

Murat Mâhir Bey’le az da olsa hasbihâl ettik. O artık merhum babasının makâmında. Yetişmiş, oturmuş, şehrin popüler isimlerinden biri. Siyâsetin ve de iş dünyasının aktörlerinden. Tüm bunlar büyük sorumluluk isteyen, vebâli mûcip, zor ama, bir o kadar da mânevî haz ve kazancı olan işler. Kendisi, âilesi, çalışanları ve geçmişleri, ülkenin, insanlığın, cümlenin hayrı adına, Rabbimiz yardımcısı olsun ve de dâim selâmetler versin inşâllâh.

Murat Beyle, eski okul günlerinden, bizim de öğrencimiz olan ablası Arzu Hanımla, merhum babasıyla hâtıralarından, gazetecilik işletme ve meselelerinden konuştuk. ORDU HAYAT adlı gazetenin, kurucu ortaklarından ve 4 yıl kadar imtiyâz sâhipliğini yapmış biri olarak görüş alışverişinde bulunduk. Akşamın ve işlerin bu dar kısmında daha fazla vaktini almama adına, saygı ve ilgilerinden, ayrıca bize, vefâ duygusuyla sayfalarını açarak sizlerle hasbihâl imkânı tanımalarından dolayı teşekkür ve başarı dileklerimizle birlikte oradan ayrıldık.

KENAR SOKAK…

Sıra, olmazsa olmaz ziyâretimize gelmişti. Melahat Teyze’yi Gündoğu Mahallesi Kenar Sokak’taki, bize göre ağaçlı çiçekli bahçe içinde yer alan, bu hâliyle bir mâvi köşkü andıran aynı evinde ziyâret ettik. Yıllar geçmesine, her tarafın binâlarla dolup çevre ve çehrenin değişmesine, üstüne üstlük bir de akşam vakti olmasına rağmen, bir sokak yanılmakla adresi bulduk. Ev sâhibimiz Emrullâh Ağabey rahmetli olalı 10 yıla yaklaştı yanılmıyorsam. Daha önceki en son gelişimizde tâziye için uğramıştık. Edebiyât Öğretmeni oğlu Halil AKTAN Bey de bu ziyâretimizde oradaydı. Epey oturup dertleştik. Eski günlerden konuştuk. Bu âilenin bizler üzerinde çok emeği var. Zaman zaman yanımda duran kardeşlerimiz ve memleketten gelen misâfirlerimizle kendi çocukları ve misâfirleri gibi ilgilendiler. Bizleri kendi çocuklarından ayrı görmediler. Emekleri ödenmez. Rabbimiz sevaplarını ziyâdesiyle verecektir. Bizler de her zaman duâcıyız. Ölenlere rahmet, hayâttakilere de hayırlı, uzun ömürler diliyoruz.

SEYR Ü SEFÂ…

Şunun da bilinmesini isteriz ki, bu duâmız, başta ilk ev sâhibemiz Zehra (Suat) ve sonraki Kâmile Teyzeler olmak üzere tüm Lüleburgazlı dostlar ve kardeşler için geçerlidir. Gurbetle ilk defâ tanışan bizlere âile yakınlığı gösterek, mahrûmiyeti yaşatmayan cümle ehl-i îmandan Rabbimiz ganî ganî râzı olsun… Bu arada Orhan SUAT Bey’e de, sanırım ilk görev yeri olacak olan Ordu’dan selâmlar yolluyoruz.

Sevgili okurlar. Sabah Tekirdağ ziyâretiyle berâber Muratlı üzerinden geldiğimiz Lüleburgaz’dan, yatsının biraz sonrasında ayrılarak yıllardır içimizde ukde olan bir vefâ yolculuğunu gerçekleştirmenin getirdiği sefâ duygularıyla berâber Çevreyolu üzerinden Çorlu’yu teğet geçerek, Kınalı, Silivri, Çekmeceler çizgisiyle İstanbul’a döndük.

YENİ CANLAR…

Değerli dostlar. Oradan da, birkaç gün sonra, dost, akraba, arkadaş, öğrenci, tanıdık uğraya uğraya Ordu’ya ulaştık. Bunlardan birisi de Lüleburgaz Kepirtepe’den talebemiz Ali Şefik ERGENE. Kendisi SARAY’lı. İlk görev yeri, benim Lüleburgaz’dan sonra geldiğim Ordu Akkuş ilçesi. Buradayken de görüşmüştük. Sonra Sakarya’ya atandılar. Bizim yaptığımız gibi o da, zaman zaman ilk görev yeri Akkuş’a geldiğinde Ordu’da bize de uğradı. En son bu yaz, hattâ güz gelmişlerdi. İkizlerinden biri Ordu Tıp, diğeri de Trabzon Eczâcılık kazanmış. Onların yerleştirilmesi münâsebetiyle gelmişlerdi. Biz de bu defâ İstanbul’dan dönerken Adapazarı’nda kendilerini ziyâret ettik. Okulunu gördük. Mesâi arkadaşlarıyla tanıştık. Çok güzel ortamları var. Müdürleri Sabri Karademir Bey çok hoş bir insan. Allâh selâmet versin. Ayrıca durdukları yer de çok güzel ve bereketli bir mıntıka. Rabbimiz cümlesinden râzı olup, iyilik, güzellik ve mutluluklarını çoğaltarak sonsuzlaştırsın inşâllâh… Âmin…

YOLLARDAN YILLARA…

İşte böyle. Tabi, bu arada, yeni yıla da girmiş bulunduk. Yıllar çok önemli değil gerçi. Önemli olan, onları nasıl değerlendirdiğimiz. Sonuçta, yenisi de daha ilk günden eskimeye başladı. Öyle değil mi? Yıllar ve de yollar bizi aldatmasın. Yıllar da yollar da gidiyor belki ama, onlardan daha çok biz gidiyoruz. Gidiyoruz da, peki, ne götürüyoruz?

Bakınız, bizim zaman zaman kendisinden bahsettiğimiz karşı komşumuz Sâlih bile, bu gezi dönüşü bize ne dedi;

“Hocam Lüleburgaz’dan bir taş olsun getirseydin!”

Gelenlerden bir şey beklenir genelde. Bizim Sâlih de, her hâlde biraz da bizden duydukları ve bize saygısı dolayısıyla Lüleburgaz’ı seviyor. Pişmâniye, Leblebi, çikolata değil de ÇAKIL TAŞI istiyor. Çok da ciddî ve de ben de şaşırdım. Tahmin etseydim, bir çakıltaşını bir şekilde getirirdim herhâlde, ya da başka bir şey olurdu. Bu telakkîye, yâni alâkaya siz ne der, nasıl değerlendirirsiniz, bilmem?! Belki, “kulak âşık olurmuş gözden evvel!” deyimiyle bunu açıklayabiliriz. Ne diyelim; Rabbimiz can dost Sâlih Kardeş’e dünyâ gözüyle, Lüleburgaz’ı bir an evvel görmeyi nasîp etsin… Âmin…

Evet, sevgili dostlar, gezmeler-tozmalar, yazmalar-çizmeler, yollar-yıllar bir yana, sonuçta önemli olan bizim ne olduğumuz ve de nice yaşadığımız? Hayât, anlamıyla güzel; ve de içiyle anlamlı. Rabbimiz bizleri, hepimizi, gerek fert, gerekse toplum, millet ve de ümmet olarak cümle ehl-i îmânı, dünyânın da, âhiretin de güzelliklerine erenlerden eylesin ves’selâm…

 

 

Yazdır Paylaş
Diğer Nuri Kahraman Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek