Şimdi tekrar revaç bulan İmam Hatip Okulları, öteden beri ülkenin hep gündeminde oldu. Bizim Lüleburgaz’da göreve başladığımız 1980 yılında İmam-Hatip Konusu oralarda da vardı. İmam-Hatip okulları, gençlerin, hattâ ülkenin, her anlamda sürüklendiği savruluşun, batağın, rûhî ve toplumsal her türlü karmaşa ve anarşinin çâresi olarak düşünülüyor, muhâfazakâr kesim için sâkin bir liman ve mutlu bir gelecek anlamını taşıyordu. En kestirme gâyeler oraya endekslenmişti. Bu okullar açılacak, gençler orada okuyacak, ilim, irfan ve ahlakla donanmış, millî-mânevî değerlerle bezenmiş, vatanını ibâdet aşkıyla seven nesiller yetişecek ve memlektin ilerlemesine kimse yetişemeyecekti. Hayâl ve gâye buydu.
Hattâ, 12 Eylül öncesinin o meşhur karışık günlerinde Lüleburgaz İmam Hatip Okulu için paralar toplanıyordu. Biz de, zaman zaman ettiğimiz vaazlar, katıldığımız dâvetler vesîlesiyle İmam-Hatip Okulu için gösterilen gayretlere yardımcı olup katkıda bulunmuşuzdur.
Yanlış hatırlamıyorsak, sonraları arsa da alınmıştı. Bu arada ihtilâl oldu, proje yattı. İmam-Hatip Okulları darbe sebebi sayıldığı kadar, darbe sonrası bina, arsa ne varsa, derneklerin elinden alınmaya, başka gâyeler için kullanılmaya çalışılıyordu. Bunun örnekleri sayılamayacak kadar çok. Bildiğim ve daha sonraları uzaktan da tâkip edebildiğim kadarıyla, Lüleburgaz'da da, 28 Şubat dönemleri dâhil, arsa ve binanın elden çıkarılmaması, daha doğrusu konjoktüre teslim edilmemesi için çok mücâdeleler edildi.
LÜLEBURGAZ İMAM HATİP...
Nihâyet, geçtiğimiz yıllarda Trakya’nın kâlbi Lüleburgaz da İmam-Hatipli yerleşimler arasındaki yerini aldı. İyi de oldu mutlakâ. Zâten var olan mânevî havayı daha da zenginleştirdi mutlakâ. Zâten, adıyla, tadıyla şiir gibi olan Lüleburgaz'a, bu okulun varlığı da ayrı bir şiiriyet getirmiş oldu. Rabbimiz sebep olanlardan, emeği geçenlerden râzı olsun… Âmin.
Her ne kadar, zaman zaman öğretmeni, idârecisi olmak gibi hayâllerimiz olup da gerçekleşmese de, geç de olsa oraya bir okul açılmış olması bizim için yetip de artmıştır bile. Bir vakıf arâzisi olan Lüleburgaz bir hasretine kavuşmuş böylece. Onun GÖNLÜ YAPILMIŞ bir nevî. Öyle zannediyoruz ki Lüleburgaz halkı, ecdâda karşı bir borcunu, geç de olsa yerine getirmiş olmanın kıvancını ve gönül rahatlığını yaşıyor. Elbetteki, daha o yıllarda açılmış olsaydı, o gün için de, bugünler için de daha iyiydi ama, nasipten öteye yol yok.
Her neyse, işte böyle, arkadaşlarla konuşurken bu söz konusu olurdu ara-sıra. Doğrusu, orada gitmediğim tek okul İmam-Hatip Okulu almıştı. Diğer tüm okullara ücretli olarak derse gitme imkânım olmuştu. İmam-Hatip olsaydı da, oraya da derse gitmiş olsaydık, elbetteki hâtıra boyutumuz daha da zengin olurdu. Ama her şey nasîp. Şimdiki arkadaşlar ve sevgili öğrencilerimizin hepsine selâm ediyor, hayırlı üstün başarılar diliyor, kâlben ve duâ ile hep berâber olduğumuzu söylemek istiyor, inşâllâh bir vesîle ile görüşmek de mümkün olur diye temennî ediyor, sevgiler sunuyorum.
Evet, değerli okurlar, o da netîcede bir okuldur diye düşünür geçeriz belki ama, bir İmam-Hatip Okulu bir yerde çok şey demektir. Her okul okuldur ve de önemlidir. Gereklidir de. Ancak İmam-Hatiplerin de yeri çok ayrıdır ve bir yöre için olmazsa olmaz önemdedir. Belki bu dünyâda bunu anlamak mümkün değil; ancak onun bereketiyle âhirete gidenler, orada kavuşacakları nîmetlerin, Nuhun Gemisi misâli İmam-Hatip Gemisinin güzelliklerinin bir sonucu olduğunu görüp bilecektir. Onun için, hem ülkesinin, hem âilesinin, hem de kendisinin geleceğini düşünen herkes bu okullara sâhip çıkmak durumundadır. Çıkmaktadır da nitekim.
ŞİİR BENİM, SEVDÂ SENİN!
Dolayısıyla, işin hakîkâtine vâkıf olan milletimiz özlediği gençliğin geleceğini bu okullarda görmüş, ona destek olmayı âdetâ varlık sebebi olarak algılamıştır. Milletimizin eğitim târihi, buna dâir sevdâ, fedâkârlık ve himmet öyküleriyle doludur. Biz de âcizâne bu aşk hikâyesini şiirleştirmeye çalıştık. Sanırım 28 Şubat post-modern baskı dönemleriydi. O zamanların duygusal demlerinin ürünü olan bu şiiri sizlerle paylaşacağız bugün. İnşâllâh beğenirsiniz diyor, bu duygu ve düşünceler, ayrıca görüşmek dilek, arzu ve temennîsiyle berâber hepinizi sevgi ve saygıyla selâmlıyor, Allâh'a emânet olunuz diyorum ves'selâm...
BU SEVDÂ SENİN…
-İmam-Hatip Velîleri’ne-
Ben İmam-Hatipli’yim
Sizlerin çocuğuyum…
Sizden biriyim;
Sizlerin tââ kendisiyim!
Sizler ördünüz tuğlalarımı!
Sizin terleriniz,
Mis kokuyor;
Duvarlarımda!
Okulum,
Senin emeğinden;
Bacalarımızda
Senin sevdân tütüyor!
Beş kuruşun varsa
En az, üçünü verdin!
Bilmezdim ki, niye?
Niye bizi;
Bu kadar çok severdin?!
Çocukluğuma,
Câhilliğime ver;
Anlayamazdım!
Okul bahçesi toz-duman;
Yerimde duramazdım!
Şimdi büyüdüm,
Kocamaan adam oldum.
Artık anladım;
Ama, ağlayamazdım!...
“Hayır, olmaz;
İllâ, ağlayacaksın!” dediler;
Benim yerime de yine,
Sen ağladın!...
Köyden gelmiştik,
Gariptik,
Yapa-yalnızdık;
Boynumuzu biraz
Bükükçe görsen, ağlar;
Gülersek,
Ancak gülerdin!
Bu nesil,
Sana her zaman minnettâr;
Bu memleket,
Bu vatan!...
Senin bülbüllerin,
Şenlendiriyor,
Bereketlendiriyor,
Yurdun dört bir yanını:
Sözüyle-sazıyla,
Okuyup- yazanlarıyla
Gönül makâmında
Ezanlarıyla…
İlâhî kaderin
Boynuna yüklediği
Kutsal emâneti
Senin çocukların taşıyor
Senin adına…
Yüce Allâh’ın izniyle,
Aziz milletimizin azmiyle
Daha da taşıyacaklar
Yarına, daha yarına
Yarınlardan da
Sonrasına!
Sana ne mutlu
Bize ne mutlu
Milletime ne mutlu
Ülkeme ne mutlu!
Evet, ben
İmam-Hatipli’yim
Sizden biriyim
Sizlerin çocuğuyum;
Sizlerin taaa kendisiyim!...