HEM’den 23 Nisan Futbol Turnuvası
Kırklareli Valisi Ekici, turizmcilerle bir araya geldi
AK Parti’den Ümmüşoğlu ailesine taziye ziyareti
TEMA 12.Ekolojik Okul; Hayal Kreş ve Gündüz Bakım Evi oldu
Bu yazı 13 Eylül 2014, Cumartesi 09:51:18 tarihinde eklendi. 805 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

ÇÖZÜM SÜRECİNİ NE YAPALIM? - Nuri Kahraman

ÇÖZÜM SÜRECİNİ NE YAPALIM?

ÇÖZÜM SÜRECİNİ NE YAPALIM?

Ömrümüz yarım asrı epey geçti. İyi-kötü, öteden beri iç ve dış gündemleri tâkip etmeye çalışıyoruz. Çok kötü günler geçirdik. Karamsar yıllar yaşadık. Nefsimiz, neslimiz ve ülkemiz ve de  mukaddes ideâllerimiz adına ümîdimizi tamâmen kaybedecek kertelerin eşiğine geldik neredeyse zaman zaman. Onları düşündüğümüzde, “bugünlere çok şükür” demeyi bir borç biliyoruz.

Çünkü, şu an îtibârıyle, ülkemin ve coğrafyamızın geleceğinden oldukça ümitliyim. Milletimize yakışan büyük hedefler artık ulusal bir boyut kazandı. Eskiden, marjinâl olarak değerlendirilebilecek ya da öyle görülen slogan fikirler bu gün bütün bir toplumun hedefi mesâbesinde. Hattâ, coğrafyanın gözü-kulağı da bu fikirlere odaklanmış durumda. Onlar da kendilerini heyecana kaptırmış, elleri havada, gönülleri yuvada, dilleri duada bekliyorlar.

Onlar dediysek, hemen hemen tüm İslâm Coğrafyası içten ya da dıştan hoyrat ellerin marifetiyle gerçek kâbuslar yaşıyorlar. En hafifi bizim 28 Şubatımız şartları içerisinde. Sûriye, Irak, Mısır, Doğu Türkistan, Filistin gibilerin durumu zâten ortada. Çıkış yolları da var gibi gözükmüyor. Gözleri Türkiye’de. Onun gibi olamasalar da, onun mutluluğuyla, üzerine biraz da kendileri adına ümit serpiştirmekle idâre etmeye çalışıyorlar. Rabbimiz, onların da, bizlerin de topyekun yardımcısı olsun.

Sevgili okurlar, şunu kabul etmek gerekir ki, Millet ve İslâm Dünyâsı olarak hatâlarımız mevcut. Bunun bedeli meyânında sıkıntılarımız da var elbette. AĞRISIZ BAŞ OLMAZ demişler. Hele bizim gibi büyük baş olunca, ağrılar da daha bir büyük ve de karmaşık oluyor. Dâvâ büyük, yük büyük. Çünkü, mîras büyük.

HERKESİN BİN DERDİ VAR!

Dolayısıyla,  biz başta olmak üzere, coğrafyamızdaki her bölge, her millet, her topluluk ve her grubun her birinin de ayrı ayrı, çeşit çeşit sıkıntıları var. Zâten, birliğimizi kaybettiğimiz gün, ayrılığımızı derinleştirecek tüm plânlar da elimize gûyâ yol haritası ve reçete olarak verilmiş. Hepimizin de nur topu gibi binbir türlü dertlerimiz olmuş. Öyle dertlerki, doğuya has olarak doğurgan; biri diğerini, diğeri öbürünü doğuruyor. Bir türlü bitme şansı yok. Belki birlik; ama ona giden bütün yollar kapalı. Sonuçta, en azından, bir türkümüzde denildiği gibi;

Herkesin bir derdi var; durur içerisinde!

Çok doğru. Bu dertler, en asgarîsinden birbirimizi, bırakın kardeş ya da komşu, adam yerine bile koymayıp kıtalar ötesinden dostlar tutmamızdan kaynaklanıyor. Birbirimize karşı olan kardeşlik hukûkumuzu unutup, yerine Rabbimizin aslâ dost edinmeyin dediklerini getirmek var. Bundan dolayı da, bizzat onlar tarafından başlarımıza hep çoraplar örüldü.

Bunu ilk fark edip yanlışlığını gören ve telâfî etmeye çalışan da yine biz olduk. Özellikle son 10 yılda, başta yakın komşularımız olmak üzere herkese dostluk elini uzattık. Komşularla sıfır problem politikası güttük. Bu irâdeyi somut adımlarla bilfiil yürürlüğe koyduk. Ne kadar yol alındığı ayrı bir konu. Ama önemli olan böyle bir irâdenin ortaya konulmasıydı. Çözüm süreci denilen de bunun iç uzantısı olarak görülebilir ama, bunun dış uzantısı da olduğu muhakkak.

TİCÂRET, SİYÂSET, CESÂRET!

İşte, bundan dolayı umutluyum. Efendimiz; “Ticâretin onda dokuzu cesârettir!” buyuruyor. Bu da bir ticâret. Risk olmadan kazanç olmuyor. Çözüm süreci bir risk. Sahneye çıkmadan oyun olmaz, rol olmaz. Ortaya eser çıkmaz. Eli-kolu bağlı durmakla inisiyâtif elde edilmez. Öne geçilemez. Dolayısıyla hükümet, elinde patlaması pahasına mayınlı araziye girmiştir. Çünkü, oraların birilerinin tapulu arâzisi olarak algılatılmasına müsâde etmek istememiştir.

Sözün özü, yer yer mayınlar patlasa da, sonuçta buralar münbit bir arâzi olarak coğrafyamızın en güzel yerlerinden biri olarak kalacaktır. Atıl ve bâtıl konumdan kurtarılacaktır. Hükümet bunda kararlıdır. Zîrâ, devlet içerisinde paralel ya da dikey bir başka güç odağı tahammül edilebilir olamaz.

Güneydoğu’dan gelen haberler çok da iyi gözükmüyor. Oradan gelenlerle konuşuyoruz, oralı olup bizzat yaşadıklarını anlatanları dinliyoruz. Arıcılar var. Tanıdığımız bürokrat ve mühendislerin ibretlik müşâhadeleri var. Gazetelere yansıyan fiilî görüntüler var.

Hükûmetin bunları bilmiyor, görmüyor olması düşünülemez. Hükümet her şeyin çok farkında. Ne yaptığını da biliyor ne yapacağını da. Ama elbetteki her şeyin bir zamânı var. Siyâset sabır işidir. Sürecin sonunu beklemekten başka yapılacak bir şey yok. Bu noktada hükümete güveniyoruz; oldukça da ümitliyiz. Bu sürecin sonunda ülke de, komşuları da rahatlayacak inşâllâh.

Bekleyelim, görelim; devlet adamlarımızın bu minvâl üzere muvaffakiyeti, güzel ülkemiz ve kutlu coğrafyamızın geleceği için duâlar ederek bugünlük te bu kadar deyip, inşâllâh tekrar buluşmak üzere sözlerimize son verelim ves’selâm…

 

 

 

Yazdır Paylaş
Diğer Nuri Kahraman Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek