Sayın Erdoğan 10 Ağustos’ta yapılan seçimde yüzde 52 oy alarak cumhurbaşkanı seçildi. Bu oy çok anlamlıdır. Türk seçmeni blok halinde bir araya gelerek oy kullandı. CHP zihniyetine karşı bir tutum sergiledi.
1950’de Adnan Menderes’in başında bulunduğu Demokrat Parti de yüzde 50 üzerinde bir çoğunlukla halk kenetlenerek oy kullanmıştı. Aynı durumu 1965’te Adalet Partisi gerçekleştirmiştir. Seçmen bu sefer 10 Ağustos’ta Sayın Erdoğan’ın şahsında bu yüksek oy oranı tutturulmuştur.
Şu anda AK Parti bir arayış içindedir. Bundan sonra Parti kalıcı bir çoğunluğu devamlı sağlayarak acaba taşları yerine oturtabilecek mi? 1982 Anayasası döneminde yaşanan tecrübeler kalıcılığı zorunlu kılmaktadır.
Anavatan Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Turgut Özal Başbakanlıktan Cumhurbaşkanlığına çıkışından sonra ANAP’ın yeni oluşan lider kadrosu eliyle Özal’ın yolundan ayrıldı. Özal yalnız kaldı. Daha sonra siyasi tarihten silindi.
Benzer bir yol, Doğru Yol Partisi için gerçekleşti. Genel Başkan Süleyman Demirel, O da Başbakanlık koltuğundan Cumhurbaşkanlık Makamı’na çıktı. Bu sırada önce Doğru Yol’un lider kadrosu değişti Demirel’den uzaklaşıldı. Sonra siyasi hayattan kayboldu ve bitti.
Şimdi aynı kaygılar AK Parti için söz konusudur. Şu soru haklı olarak sorulmaktadır. “Özal ve Demirel’lerin başına gelenler Sayın Erdoğan’ın ve AK Parti’nin başına gelebilir mi?” Bu partinin geleceği için çok önemlidir.
İleri demokrasilerde en önemli unsur köklü siyasi partilerin ve geleneklerin mevcut olmasıdır. ANAP-Özal, DYP-DEMİREL örneklerinden farklı olarak uzun ömürlü olursa çok hayırlı bir iş başarılmış olacaktır. En büyük temennimiz AK Parti’nin sürekliliğinin devam etmesidir. Bunu sağlayabilirsek büyük bir iş başarmış olacağız.
Demokrasinin bir daha geri dönülmez bir şekilde ve vesayetçi yapıdan uzaklaşarak kökleşmelidir. Ülkemizde kalıcılık uzun zaman alarak Gerçekleşeceğini düşünüyorum.
Ülkemizde her seçimde hezimet yaşayan siyasi partiler, seçmeni azarlamaktan onları hatalı bulmaktan vaz geçmelidir. Demokratik gelişme ve değişme bu şekilde zamanla sağlanacaktır.
Özal ve Demirel süreçleri gibi bir durum yaşamadan AK Parti’nin kalıcı bir partiye dönüşmesi hem parti için hem de ülke için yararlı olacaktır. Bu rütbelilerden değil, halkın seçtiği cumhurbaşkanları ile olur.
Demokrasi geliştikçe eski gelişmeler artıya döner. Bundan ülke de parti de yarar görür. Halkın ideallerinin gerçekleşmesi buna bağlıdır.