Türkiye’nin içerisinde İsrail’in bol miktarda ajanları olduğunu bilmeyen yok. Ancak planlanan eylemleri yaptırmak için özel eğitilmiş ajanlarını sokmak için teşebbüsleri oluyor.
Takvim Gazetesi’nin yazdığına göre, İsrail, Suriye üzerinden beş ajanını göndermiş. Bizim istihbaratçılar bunların ikisini ölü, üçünü de diri olarak yakalamışlar. Sonra beş ajan daha göndermiş. Bu defa bizimkiler beşini de infaz etmişler. Üçüncüye Akdeniz üzerinden göndermişler, bizimkiler onları da engellemiş. Uzatmayalım. Eskiden İsrail’in ajanlarına bu topraklarda “itibarlı misafirler” muamelesi yapılırdı. Şimdi infaz ediliyorlar. Bu bile ülkemizin geldiği yeri göstermesi bakımından yeterli delildir.
İsrail ajanları Türkiye’de ne yapar?
Buralardaki satın aldığı “düşük dozda” ajanlarını da devreye sokarak içimizde kargaşa çıkartmak siyonistin en iyi yaptığı işlerden birisidir. Son ajan sokma teşebbüsü seçimden önceymiş. Maksatları “terörist” eylemler yapıp içimizde “iç savaş” çıkartmak, her zaman yaptıkları gibi.
Geçmişte Türkiye’mizde “esrarengiz cinayetler” işlendi. Hiç birinin gerçek faili bulunamadı. Taa o zamandan beri bana göre tek zanlı “İsrail ve Mossad” idi.
Çünkü dünyada böylesi iz bırakmadan çok amaçlı cinayetleri sadece “İsrail’in istihbaratı MOSSAD” yapabilir. “Uğur Mumcu’yu da Bahriye Üçok’u da, Taner Kışlalı’yı da daha aklıma gelmeyen bütün ses getiren cinayetleri de gerçekleştiren bunlardır.” Dahası Batı dünyasının nefretini Türkiye üzerine çekmek için “Ağca’ya Papa’yı vurdurtan da yine onlardır.
İsrail’in MİT genel sekreterimiz Hakan Fidan’ı istememeleri haklıymış. Eskiden bizim mili bir istihbaratımız yok idi. Aslında vardı da pek de “milli” sayılmazdı. Hele İsrail’e Mossad’a operasyon yapacak bir istihbaratımız maalesef olmadı. Onun içinde Uğur Mumcu’yu ve ya diğerlerini öldüren ajanlar işlerini yaptıktan sonra ellerini kollarını sallayarak çeker giderlerdi.
Sonra da koca bir Türk Halkı “ sen öldürdün ben öldürdüm” diye birbirimizi yerdik.
Adamlar planlarını yapar, ajanlar gelir, öldürür gider. Sonra buradaki diğer “vazifeliler” harekete geçer tahrikler başlar. Mumlar yakılır, ışıklar söndürülür, yürüyüşler yapılır, nutuklar atılır, yakılır,yıkılır.Türkiye’ye ne kadar zarar verilebilirse verilir. Eylemler hedeflerine ulaşır. Türkiye’mizin başı her zaman belada tutulur. Kendi derdinden başkalarını düşünemez hale düşürülür idi.
İsrail MİT başkanımızı istemediğini alenen ilan etti.
Yetmedi içimizdeki “paralelcileri” vasıtasıyla saf dışı etmeye çalıştı, yine olmadı. İsrail’İn önemli gazetelerinden “Ares” de manşetle “Hakan Fidan bir bombayla arabasında havaya uçurulmayı hak ediyor” tehdidiyle ikaz edildi, yine dinleyen olmadı.
Sakın ha İsrail’in bu tehditlerini Blöf lalan sanmayın. Özal’da MİT’i birazcık millileştirmek için İsrail’e danışmadan “Hiram Abbas” adında bir zatı atamaya teşebbüs etti de Hiram Abbas arabasıyla beraber “Ares” gazetesinin tehdidinde olduğu gibi havaya uçuruldu.
Tabi Özal’ın başına gelenleri biliyorsunuz.
Ayrıca Türkiye’mizdeki birçok siyasi cinayet de öyle arabası havaya uçurularak işlenmedi mi?
Eğer İsrail’in Türkiye’ye sokmaya çalıştığı ajanlar eskiden olduğu gibi ülkemize girebilseydi acaba kimleri hedef alacaklardı?
Başbakanı mı? MİT müsteşarımızı mı? Yoksa muhalefetten sivri bir ismi öldürerek iç savaş mı çıkaracaklardı?
Yoksa yine Taksim olaylarını mı başlatacaklardı? Alevi liderleri mi hedefteydi? Yoksa Selahattin Demirtaş’ı öldürüp yeni bir kürt isyanı mı çıkaracaklardı?
Sırf Türkiye karışsın diye Ekmeleddin Bey’i bile öldürebilirlerdi.
Saygılarımla