Murat mahir Altan, depremzedelerle buluştu
Yavuz Muhtar yeniden aday
Vali Ekici, jandarma personeli ile iftar yaptı
Ahmetbey köftesine coğrafi işaret almak için protokol imzalandı
Bu yazı 16 Ağustos 2014, Cumartesi 09:23:43 tarihinde eklendi. 643 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Abdülhamid’in askeri, Erdoğan’a mı oy verdi? - Nuri Kahraman

Abdülhamid’in askeri, Erdoğan’a mı oy verdi?

Sevgili okurlar, öteden beri akıp gelen ve bugün de yeni isimlerle devam eden zâhirdeki hareket ve görüntülere bakarak, ya da hizip taassubuyla arka plânda gerçekleşen güzellikleri göremeyebiliyoruz.

“Siyâset işte, hep aynı; sâdece aktörler farklı” deyip geçebiliyoruz. Dün Özal, Çiller, Türkeş, Erbakan, Demirel, Ecevit vardı, şimdi de Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Erdoğan var gibi öylesine yüzeysel, karakûşî bir bakış, fotoğrafın zemînini, daha doğrusu derin diye tâbir edebileceğimiz hakîkî boyutunu görmemize engel teşkil edebilir.

Ama, gerçek hiç de öyle değil. Kabul etsek de etmesek de, beğensek de beğenmesek de, ülkemiz sessiz-sedâsız bir şekilde değişip dönüşüyor. Güzel denilmesinde tereddüt gösterilmeyecek gelişmelere sahne oluyor. Belki, politik dogmalarımız böyle bir kanaati onaylamamızı engelleyebilir. Ama, birazcık insafla değerlendirmeye ve objektif düşünmeye çalışırsak, şu an siyâsetimizin geçmişin kötü ötesi örneklerine bakarak çok güzel bir yerde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Rabbimize sonsuz şükürler olsun. Lâyık mıydık bilmiyoruz ama, bizlere bu günleri gösterdi. Bunun borcu ödenmez.

ABDÜLHAMİD’İN ASKERİ, ERDOĞAN’IN SEFERİ, MİLLETİN ZAFERİ…

Benim 130’luk dedem bile bu güzellik için sandığa gidip oy vermiş. Bilmem gazetelerde okudunuz mu? Haber şöyle:

“Osmanlı Pâdişahı 2. Abdülhamit’in kurduğu Osmanlı birliği olan Hamidiye Alayı’nda görev yapan 130 yaşında olduğu belirtilen Siirtli Mehmet Esen, Eruh ilçesinde oyunu kullandı. 1886 yılında dünyaya gelen Esen, Türkiye’de oy kullanan en yaşlı seçmen olarak târihe geçti.”

130’luk Mahmut Dede’nin, haberin başlığında verildiği gibi Demokrasi aşkıyla değil, tıpkı Hamidiye Alayları’ndaki görev şuuruyla ve hakîkât aşkıyla sandığa geldiğini düşünüyorum.

10 Ağustos’ta oy kullananların çoğunluğunun da bu duygu ve düşüncede olduğundan şüphem yok. Güzelliğin en güzeli burada zâten. Kestirmeden biraz açıklamak gerekirse, daha dün denecek günlerde, dindarlığı, daha doğrusu Anadolu çocuğu olması sebebiyle istihzâ ile yaklaşılıp “Muhtar bile olamaz!”denilen bir insan yıllarca başbakanlık yaptıktan sonra millet ve ümmet adına kendisinin öncülük ederek açtığı yolla şu an îtibârıyla bir fânînin gelebileceği en yüksek mevkîye geldi.

HERKESTEN LÂYIK MI?

Sevgili dostlar, “ha ben gelmişim, ha sen, ha o!”değil. Öyle demiyorum. Böylesi çok daha güzel. Benim için de, senin için de. Çünkü, seni-beni geç, kendisi dışındaki tüm insanlardan en lâyığı o. Çünkü o buraya kendi tırnaklarıyla kazarak geldi. CAN VERMEYE HAZIR BİR KIVAMDA EMEK VERDİ. Engelleri yıka yıka, barîkatları aşa aşa, kapalı kapıları kıra kıra, akabeleri geçe geçe geldi. Kefeni hep yanındaydı. Yine de öyle.

Peki, bize nasıl adam lâzım? Hey beğenmeyen kardeşler! Siz inanıyor musunuz ki, Kamalak olsa Gazze için daha çok şey yapar, ya da Bahçeli Doğu Türkistan’a sefer düzenler! Kırım’ı feth’eder, Kerkük’ü işgâl! Bahçeli olsaydı, Azerbaycan’la birlik olup Ermenistan’ın ağzının payını çoktan mı vermişti?

Hiç öyle değil. Âcizâne, Tayyip Erdoğan’ın bu anlamda onlardan çok daha milliyetçi ve uhuvvetçi olduğunu ve yaptırım gücü ve siyâsî zekâsı bulunduğunu düşünüyorum. Hattâ, merhamet medeniyetinin zirve temsilcisi bir şahsiyet olarak tüm beşeriyeti de bu insânî yaklaşımların dışında tutmadığını ve tutmayacağını rahatlıkla söylüyorum. Peki öyleyse, problem nerede?

Bu işler kolay değil; bilgi, birikim, ekip, koordine ve güçlü bir irâde ister. 12 senedir iktidarda olan ve sahalarının en iyilerini, gerekirse dünyânın bir ucundan dâvet ya da transfer edip bir araya getirerek olimpiyat kalitesinde takım oluşturan bir Erdoğan’dan daha iyi bu işi kimin yapabileceğini düşünüyorsunuz?

EN GÜZEL DENİZ!

Neyse, sevgili okurlar, sözü fazla uzatmadan, inci tânelerine bırakalım. Köşe yazarları, Erdoğan’la zirveleşen süreci daha çok Sezâi Karakoç’un; “Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır!” mısrâlarıyla yorumlamaya çalıştılar. Bizimki de değişik olsun derken,Muzaffer Günay’ın sitelerde yer alan, son, KUTADGU BİLİG’den seçmelerini sâdece tavsiye ile yetineceğim yazının uzamaması adına.

Dün, kuzenim diyebileceğimiz bir akrabamız dâvetiye getirdi. Oğlunu evlendiriyor. Şimdiden mutluluklar dilerken, dâvetiye’nin ön yüzünde yer alan Nazım Hikmet’in 24 Eylül 1945 târihli şiirini sizlerle paylaşıyoruz. Ben de bu şiirin ilhâmıyla 10 Ağustos sonrası ufuklarına doğru daha bir ümitle bakmak istiyor, bunun da milletin ve tüm mazlumların düğünü olduğunu düşünerek, tekrar hayırlı olsun dilek ve temennîleriyle berâber, hepinizi sevgi ve saygıyla selâmlıyorum ves’selâm:

En güzel deniz:  
Henüz gidilmemi
ş olanıdır.  
En güzel çocuk:  
Henüz büyümedi.  
En güzel günlerimiz:  
Henüz ya
şamadıklarımız.  
Ve sana söylemek istedi
ğim en güzel söz:  
Henüz söylememi
ş olduğum sözdür... 

 

 

Yazdır Paylaş
Diğer Nuri Kahraman Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek