Geçen günkü o afat boyutundaki yağmura ben Ata İş Merkezinde yakalandım. Bir arkadaşımı ziyarete gitmiştim. Yağmur sebebiyle sohbet mecburen biraz uzadı. Hafiflediğini görünce de müsaade isteyip de kapıyı açtığımda birde ne göreyim? Abooğ, merdivenler adeta şelale olmuş yukarıdan aşağıya öyle bir su akıyor ki, sanki niağara şelalesi. Manzaranın güzelliğini biraz seyrettik. Bütün iş yeri sahipleri seferber olmuşlar. Kimisinin ellerinde süpürge, kimisinin fırça, kürek, herkes iş yerini su basmasın diye büyük mücadele veriyordu. Sakın ha söylediğim yeri zemin kat falan sanmayın, ikinci, üçüncü katlardan falan bahsediyorum. Dedim ya tam bir katlardan falan bahsediyorum. Dedim ya tam bir “ŞELALE” Neyse oradan çıktım Sokullu Camii avlusuna geldiğimde daha acayip bir manzarayla karşılaştım. Cami avlusuna revaklara kadar su dolmuş. Tam bir yüzme havuzu gibi olmuş. Yine insanlar ellerinde kürekler, sopalar, suyu bir yerlerden akıtma için uğraşıp duruyorlar. Logarlar hızlı bir akış sağlamıyor. Neden? Ben biraz tahmin ediyorum. Tuvaletlerin arka taraflarından geçen yolun tam da yanındaki kaldırımda bir yer var. Anladığım yağmur suları o noktadan geçiyor. İşte tam o noktada fareler iş başındalar. Görevliler gelip yapıyorlar. Fareler alttan toprağı çekin kaldırımı bozuyor. Tekrar gelip yapıyorlar fareler yine bozuyorlar. Belediye yapıyor onlar bozuyor. Bu böyle üç müdür, beş midir, on mudur devam ediyor. Şimdi yine bozuktur. Üstelikte belediyenin getirdiği kumu, çakılı hep o suyun geçtiği bizlerin içerisine indiriyorlar. Peki, bu durumda o suyolu tıkanmaz mı? Veya daralmaz mı?
Bu farelerle başa çıkabilecek bir yiğit yok mudur belediye de?
Oradan da ayrıldım yağmur bir daha başlamadan kendimi evime atayım dedim. Baktım ki geçtiğim yollardan onlarda evi, iş yerini su başmış. Yine ellerine kova teneke alan temizlemeye çalışıyor. İnsanlar telaşlı bir faaliyet içerisindeler. Bununda sebebi, hani yol yapıyoruz ya? Yollar her yenilediğimizde üç beş santim yükseltiyoruz. Sonra bir bakıyoruz ki zemin katlar adeta bodrum olmuş. Bu durumda hiç su basmaz mı? Bereket ki o yağmur beş on dakika daha devam etmedi. Yoksa halimiz harabedir. Peki, bunlar belediye reisine anlatılmaz mı? Ben bir daha denemdim. Hükümet binasının karşısında güzel bir ağaç vardı, rüzgar yıktı. Yanına gidip sebebine baktım, eskiden kalan beton kaldırımlar ağacın büyümesi yüzünden içerisinde kalmış adeta ağacı dipten kesmiş. Bunu reise anlatmaya daha da böyle ne kadar ağaç olduğunu izah etmeye çalıştım. Ama ne mümkün? Ben bir kelime söylemeye çalışırken, o bin kelimeyi sıralayıveriyor.
Halbuki beni tanıyanlar konuşabildiğimi söylerler ama reisin yanında dilsiz gibi kaldım.
Bari şu bir günün beş on dakikasındaki hiç de özel bir araştırma yapmadan gözüme çarpanları yazayım da konuşamıyoruz, belki yazılı ifademiz okunur. Konserler, ideolojik nutuklar, bazen kelleri örtmüyor. Saygılarımla