Şimdi biz ülkemize bir Cumhurbaşkanı seçeceğiz ya “en iyisi olsun, şöyle bilgili, böyle kararlı, şöyle cesur olsun. Kendisine ait güçlü iradesi olsun. İçimizdeki medyacı, siyasetçi veya bilmem ne sıfatlı satılmışların, emperyalizmin ülkemizdeki işbirlikçilerinin oyuncağı olmasın” diye ince eleyip sık dokumaya çalışıyoruz. Bu hususta milletçe kafa yoruyoruz. Biz böyle düşünürken karanlık odalardaki karanlık adamlarda aynen bizim gibi kafa yoruyorlar. Onlarda Türkiye’ye nasıl bir cumhurbaşkanı seçelim? Diye toplantı üstüne toplantı yaparlar.
PEKİ, ONLAR NASIL BİR BAŞKAN İSTERLER?
Önce şunu anlayalım “onlar” dediğim gizli Siyonist şefleridir. Onlar her ülkenin iç işlerine karışırlar. Her ülkede “ülkesine, milletine” değil kendilerine hizmet edecek “tipleri” ararlar. Mesela şöyle yaparlar. Önce bir adayı gözlerine kestirirler, ona gizlice ve de yavaşça sokulurlar. Onu araştırırlar, soyunu sopunu yedi ceddini araştırırlar. Sonra ahlakını araştırırlar. Aklını, fikrini, iradesini, araştırırlar. Eğer soyu sopu biraz karışıksa, ahlakı bozuksa, aklı fikri eksikse, kendi iradesi zayıfsa, yönetilmeye ve yönlendirilmeye müsaitse onun kollarının altına girerler. Onu omuzlarlar ve onu birden bire övmeye başlarlar. Adeta onu kuşlar gibi uçururlar.
Bir av köpeği gibi etrafında dolaşıp zaaflarını keşfettikleri, kullanabileceklerinden emin oldukları adayları o kadar överler, o kadar şişirirler ki o adaydan salağı, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük dehası sanırsınız. Zira bu havayı verebilecek propaganda imkanları sonsuzdur. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde aynı çetenin medyası vardır. Onlarda aynı aptalı şişirmeye başlarlar.
Sonrada bahsettiğim gibi öyle birisini işbaşına getirirler ve de tepe tepe kullanırlar. Onun içinde her zaman bizim işlerimiz olmaz. Siyonist’in işleri hep yolunda gider.
Rahmetli Ecevit öyle seçilmedi mi? “Birinci, ikinci Atatürk” denmedi mi? Siyonist’in gazeteleri öyle manşetler atmadılar mı?
Ya Kılıçdaroğlu? Onu kimin seçtiğini sanıyorsunuz? Mahallenizden muhtar adayı olsa kaçınız oy verirsiniz? Şu kasabamızın sokaklarında yarım saat dolaşsam daha iyisinden kırk kişi toplarım. Ülkemde benzeri lider seçiminde daha ne kadarına şahit olduk.
Neyse fazla ileri gittim. Mevzuya devam edelim.
Siyonist ajanlarının bir köpek gibi etrafında dolaşıpta bir hatasına, bir zaafının görülmediği adaylarda ise Siyonist’in tepkisi şöyle olur. Yavaşça geriye çekilir. Gardını alır. O müthiş medya gücü ve de iftira kabiliyeti devreye girer. Biranda ülkesi ve milleti için faydalı olacak kişi iftira bombardımanına tutulur.
Çünkü o kişinin zaafı yoksa Siyonist kullanamayacaksa. Milleti ve ülkesi için faydalı bir lider adayıysan onu batırmak Siyonist’in en başta gelen vazifesidir. İftira atar, yalan söyler olmadı ihtilal yaptırır. Olmazsa kurşun attırır. Olmazsa zehirletir.
Benim bu fikrim yeni değildir. Onun içinde eğer herhangi bir lider Siyonist’in iftirasına uğramamışsa benim için beş para etmez. Eğer, iftiraya uğramışsa? O benim için kahramandır, gazidir.
Saygılarımla.