Lüleburgazlı müzisyenleri ağlatan cenaze
Dondurma sezonu açıldı
33. Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği Cuma günü başlıyor
Bu yazı 20 Mayıs 2014, Salı 09:22:28 tarihinde eklendi. 604 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Bugün siz sevindiniz, inşallah yarında biz seviniriz -

Bugün siz sevindiniz, inşallah yarında biz seviniriz

 1975 kış aylarıydı. Bir arkadaşıma yardım için Ankara’daki Irak konsolosluğu önündeyiz. İşimiz hac yolcuğu yapacaklar için Irak vizesi almak idi.

İşler yürümüyor. Görevliler sadece “Hacı sabır, hacı sabır” deyip duruyorlar. Hava kış, kar adeta aykırı yağıyor. Dört beş gündür kapı önünde bekliyoruz. Sinirler gergin. Bende bir teneke içerisine yakılmış ateşten ellerimi ısıtmaya çalışıyorum. Baktım şöyle kırk elli metre ötemizde bir taksi durdu. İçerisindeki dört beş kişi aralarında fısıldaştılar ve yavaş yavaş kalabalığı karıştılar. Ben o zamanlar Lüleburgaz ülkü ocak başkanıydım, gelenlerin tiplerinden kafalarının içerisini çoktan okumuştum, gelenler komünist militanlar idi. Kalabalığa karıştılar ya, o gergin topluluk içerisinden tahrik ve iftira sesleri yükselmeye başladı.

Sözleri de şöyleydi “siz bura da boşuna bekliyorsunuz Demirel Irak’a telefon etmiş “vize vermeyin demiş, bu Demirel şöyledir, böyledir…”

Oturduğum yerden yavaşça doğruldum, doğru yanlarına gittim. Bende yüksek sesle bağırmaya başladım. “Irak’ta Demirel’i kim dinler ki? Irak’a telefon eden Demirel değil Ecevit’tir. Bu Ecevit ne ister bu halktan. Halk düşmanı din düşmanı Ecevit”

Böyle yüksek sesle bağırmaya başladığımda oradaki halk birden benden yana döndü. Zaten hacla dinle alakası olanların meyilleri bellidir. Onlar arasında solcu olmaz. Adamlar dayak yemekten kaçarak kurtuldular.

Yalan söyledim benim Demirel’le ne işim olabilir. Ama o gün ülkemin başbakanı oydu ve ona iftira atılıyordu. Önemli bir kitaptan yeni okumuştum “Probağanta da,bir iftiranın en iyi cevabı, karşı iftiradır.” Denedim tuttu.

1975’de Irak konsolosluğu önünde yaşadığım bu olayın benzerini ülkemde ve dünyanın her yerinde binlerce defa gördüm. Benim müdahale etme imkanım yok ki neyleyim. Emperyalizmin ajanları bir yerde bir yara görmeye görsünler. Hemen o yarayı tırmalamaya, oymaya, kanatmaya derinleştirmeye çalışıyorlar. Ülkemiz tarihinde yaşadığımız en büyük acılardan birisini Soma’da yaşadık. Birkaç gündür televizyonlara, gazetelere bakamaz oldum.

Bütün metanetimi toplayarak belki de “bir iyi haber duyarım” diye kanalları dolaşırken bazen yukarı da anlattığım zihniyetin kanallarına da uğradım.

Riyakarca bir tavır, sadistçe bir zevkin işaretlerini taşıyorlardı. İstismar edecekleri güçlü bir yara bulmuşlardı. Nasıl deşeceklerini nasıl kanı vekini büyüteceklerini adeta şaşırıyorlardı.

 

Bir ara spikerlerden birisi “neredeyse bizim yaptığımızı söyleyecekler” deyi verdi. Tamam, belki bu saate kadar kimse demediyse de ben diyorum. Bu işi siz değil ama sizin patronlarınız yapmış olabilir. Zira yirmi dört saatin tam işçi değiştirme saatine nasıl tesadüf etmiş? Sonra kurulmuş saat gibi hepiniz aynı anda nasıl gürlemeye başladınız? Nasıl hemen sokaklara iniverdiniz? Sizler zaten hazırda olabilirsiniz. Öyleyse birileri de yani sizi hazırlayanlarda size gerekçe çıkarmış olabilir. Ben her zaman en kötüyü düşünürüm. Saygılarımla. 

Yazdır Paylaş
Diğer Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek