Murat mahir Altan, depremzedelerle buluştu
Yavuz Muhtar yeniden aday
Vali Ekici, jandarma personeli ile iftar yaptı
Ahmetbey köftesine coğrafi işaret almak için protokol imzalandı
Bu yazı 07 Nisan 2014, Pazartesi 08:50:30 tarihinde eklendi. 793 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Şu ‘HâleBak!’ - Nuri Kahraman

“Şu hâle bak!” şeklindeki bu hayret deyimini en güzel seslendiren ve ülke gündemine mâl eden kişi, tebessümle hatırlayacağınız gibi, rahmetli Necmettin Erbakan Hoca’ydı.
Şu ‘HâleBak!’

Özellikle, harâretli ve iktidarı muhâlefetiyle tüm toplumun takdir edip ilgiyle izlediği bütçe konuşmalarında, karşı tarafın çelişki ve yanlışlarına saya-döke, kendine has uslûbuyla dikkât çekerken araya sıkıştırdığı “ŞU HALE BAK!” ifâdesi, televizyonlardaki mizah programlarının da baş malzemesiydi.

Meselâ; oynak, sulu, erotik muhtevâlı müzikler eşliğinde Antalya sâhilleri, Bodrum kıyıları ve benzerleri görüntüye getirilir, Hoca’nın yine oldukça meşhur ve de kendine mahsus “ABOWW!” ifâdesiyle montajlanarak; “ABOWW, ŞU HÂLE BAK!”, “ŞU HÂLE BAK!”, “ŞU HÂLE BAK!” şekliyle peşpeşe tekrarlanarak, mâlum plâj manzaraları eşliğinde evirilip çevrilerek verilirdi. Sanki Hoca oradaymış, onları izliyormuş da bunun üzerine bu hayret ifâdelerini seslendiriyormuş gibi. Hey gidi günler!

Her neyse, o zamanların, elbetteki kasıtlı, gerçekleri çarpıtmak, ciddî konuları sulandırıp gülüp geçirtmek adına yapılan bu siyâset temalı mizâhî programları yine de oldukça ilgiyle izlenir, siyâsî, toplumsal dağarcığa renk katardı. Bugün varsa-yoksa açık oturum, söyleşi vs. Böyle mizâhî programlar yok. Her şey çok ciddî, bilimsel, akademik, felsefî. Espiriye yer yok. Taraflar acımasız. Ortamı yumuşatacak espritüel karakterler yok.

Ama, işte görülüyor ve fark ediliyor ki; bir DEMİREL, bir ERBAKAN, bir ECEVİT, ÇİLLER; ÖZAL. Bunların her biri mizah yanı olan, hâl ve tavırlarından, sözlerinden nükte çıkarılabilecek esprili kişiliklerdi. Her anlamda zevkle tâkip ediliyorlardı.

Bu anlamda, bu günkü siyâset oldukça sert ve gergin. Mizah yok. Her şey çok ciddî. Çünkü, siyâsî aktörler öyle başta. Hepsinin de suratından düşen bin parça. Onlarla birlikte artık bugün hiçbir şeyin şakası olmadığı bir durumdayız. Aslına bakarsanız, bu da siyâsetimiz açısından gülünç bir durum. Daha doğrusu, acı bir durum. Bilmem sizler ne düşünürsünüz?

TV programcıları açısından şöyle de denilebilir: Kimbilir, belki de, dindarla alay edip öteleyerek, onları yönetime münâsiplikten uzaklaştıranların, gelinen bu noktada işin ciddiyetini görünce, mizaha mecâlleri ve de gülecek, güldürecek hâlleri kalmadı. Gerçi buna çok gerek te yok. Zîrâ, bir bakıma, kendileri bizzat gülünecek hâldeler.

Aslında gülünecek değil, acınacak, hattâ ağlanacak hâldeler. Bunu derken, şunu da söylemek gerekir ki, sonuçta bizim de durumumuz çok iyi değil. Çünkü bu, kişiler ve toplum için, ülke açısından sağlıklı bir şey değil. Hepimiz acınacak hâldeyiz. Hepimizde deformasyon var. Siyâsetin tarafı olmak ve karşı tarafa taarruzla hayâtı anlamlandırdığımızı sanıyoruz. Ama, bu gerçek değil. Oldukça yanıltıcı. İçi boş, inancın özüne işlemeyen ve istikâmet olarak pratiğe yansımayan fanatik söylemlerden öteye geçmeyen çabalar lâfla peynir gemisi yüzdürmek tâbirinin ifâdesi gibi duruyor.

Her neyse sevgili okurlar; konu oldukça eksen kaymasına uğradı. Bugünkü sözün sınırlarını da yeterince zorladık. Demem o ki, “ŞU HÂLE BAK!” başlığını atarken, niyetim hiç de bunları yazmak değildi. Ama iyi oldu; dünden bugüne şöyle tatlı bir gezi yapmış olduk. Hem biraz da spor olmuş oldu. Yazdığımız hazır ve asıl konu, -bunda olduğu gibi, şuraya şöyle bir giriş ekleyeyim derken başka taraflara kaymaz, iyi ki de kaydık, güzel bir tur oldu hissi uyandırmazsa- gelecek yazıya kaldı.

Lâkin, yine de, bu başlığın asıl sebebi Emin HÂLEBAK Bey’i, hayırlı olsun diyerek tebrik edip başarılar dilemeden geçmeyelim. Zâten geçmeyecektik de elbette. Ve de tekrar, hattâ internet’ten öğrendiğimiz kadarıyla 4. Defâ seçilmek, belki de bölgede bir rekora imza atmak keyfiyetiyle takdirlerimizi de ayıca arz u beyanla berâber, inşâllâh bir gün tanışıp çayını içmek nasip olur şeklindeki temennîlerimizi  de iletiyoruz.

Demek ki, Emin HÂLEBAK Bey, adı gibi EMİN, güvenilir bir kişidir. Mâlum, Osmanlı döneminde belediye başkanlarının yaptığı işi yapanlara, “şehrin emânet edildiği güvenilir kişi” anlamına ŞEHR’EMÎNİ denirdi. İstanbul’da bugün bu isimde bir semt de mevcuttur.

Sözlerimizi bağlarken, ilerde yer yer değineceğimiz seçim sonuçlarının tüm ülkemiz ve de insanlık için hayırlı olmasını, gönüllerin mutluluklarla dolmasını diliyor, hepinize sevgi ve saygılar sunuyuruz ves’selâm…

 

 

Yazdır Paylaş
Diğer Nuri Kahraman Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek