Murat mahir Altan, depremzedelerle buluştu
Yavuz Muhtar yeniden aday
Vali Ekici, jandarma personeli ile iftar yaptı
Ahmetbey köftesine coğrafi işaret almak için protokol imzalandı
Bu haber 09 Mayıs 2021, Pazar 13:52 tarihinde eklendi. 2393 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Seher Çelik “Zorlu koşullara rağmen müzikten hiç vazgeçmedim”

“Hayat” isimli single çalışmasıyla müzikseverlere adını duyuran genç veg güzel şarkıcı Seher Çelik ile Röportaj Yazarı Sedat Sarıkaya aracılığıyla müziğe bakışı, çalışmaları, kariyeri, hedefleri, özel yaşamı ve daha birçok konuda söyleşi gerçekleştirdik. Söyleşimizi keyifle okumanızı dileriz.
Seher Çelik “Zorlu koşullara rağmen müzikten hiç vazgeçmedim”  

Müzik sizin için ne ifade ediyor? Bu yolda ilerlemeye ne zaman karar verdiniz?

Müzik, vücudumun herhangi bir organı gibiydi. Yaşamım boyunca korumam gereken, aksi halde nefessiz kalmama neden olacak bir organ… Kendimi bildim bileli tam da böyle hissettiğim için, müzik yapmaya ne zaman karar verdiğimi hatırlamıyorum. Kısacası müziksiz bir yaşamı, sağlıklı bir şekilde sürdüremem.

 Size bu sektörde “Ben de varım” dedirten şey neydi?

Müzik daima hayatımın merkezindeydi. Daha çok eğitim alanında çalışmalar yaptım. Sektörde ilerleme fikri hep aklımda olan bir şeydi, ama uzun yıllar aradığım şarkıya rastlayamamıştım. İlk teklim ‘Hayat’ ile yakaladığım başarı ve ilgi, beni sektörde iş yapmaya devam etme konusunda oldukça yüreklendirdi. Böylece gönül rahatlığıyla “Bu sektörde ben de varım” diyebildim.

 İlk tekliniz ‘Hayat’ ile pek çok sanatçının birkaç projede elde edemediği başarıyı yakaladınız. Bunu şansa mı, kısmete mi yoksa doğru stratejiye mi bağlıyorsunuz?

Bu şarkıya çok inandım. ‘Hayat’ benim hikayemi anlatıyordu. Bir buluşma vardı. O nedenle de başaracağıma inanmıştım. Hikayesi olan şarkılarda bir tılsım vardır. Yaşanan olaylar üzerine ortaya çıkan eserler muhakkak halkta karşılığını bulmuştur. Projenin oluşum sürecinde çok çalıştım. En küçük ayrıntıya kadar işimi takip ettim. Emeğe olan inancım beni yine yanıltmadı. ‘Hayat’ ın başarısı emeğin başarısıdır. Bu şarkıda emeği geçen herkes çok çalıştı. Başarı tesadüf değildir. Doğru bir strateji belirleyip, azim, istek ve inançla yol aldığınızda şans da kısmet de sizi buluyor.

 Ünlü Türk söz yazarı ve besteci Şehrazat’ın ölümsüz bir eserini seslendirdiniz. Neler hissediyorsunuz?

Onu anlatmaya kalkışırsak, kelimelerin basireti bağlanır… O dik duruşu, dümdüz oluşu, kimseye benzemeyen söz ve melodileriyle her zaman hayranlık beslediğim bir duayendi ŞEHRAZAT. Uzun yıllardır yaşamın tüm renklerini yansıtırken, karanlık yüzünü de gizlemeyen ama aynı zamanda umut veren bir şarkı arıyordum. Nihayet aradığımı sevgili Şehrazat’ın gönlünde bulmuştum. Şarkıya kulak verdiğinizde hakikatin, sadeliğin derinliğinde olduğunu görmeniz mümkün. Şarkının kaynağına yürekten teşekkür ederken, hayatı en iyi anlatan şarkılardan birini yorumlamayı bana nasip ettiği için Yüce Allah’a şükrediyorum.

Radyolarda slow şarkılar risk oluşturduğu halde –trend olanın aksine- 90’lar kalitesinde slow bir şarkı ile sektöre giriş yaptınız. Sonuç olarak şarkınızın önemli radyolar tarafından çalınması sürpriz mi oldu?

‘Hayat’ şarkısına çok inandım. Bir şeye tüm kalbimle inanırsam kulaklarım kimseyi duymaz. Eser niteliğinde güçlü bir şarkıydı ‘Hayat’. Böyle şarkılara kolay rastlanılmıyor. Mutlaka bir yere gelecekti, biliyordum… O nedenle de “Slow şarkının radyoda şansı yok” anlayışından bir an bile etkilenmedim. Sezonluk değil, ömürlük bir şarkı ile sektöre girmeyi kendime daha uygun gördüm.

 Ünlü aranjör Erhan BAYRAK, ‘Hayat’ adlı ilk tekli projenizin hem prodüktörlüğünü üstleniyor, hem de düzenlemesine imza atıyor. Böylesine önemli bir müzik insanının İnancını kazanmış olmak nasıl bir duygu? Stüdyo sürecinden biraz bahseder misiniz?

 Müzik prodüktörüm sevgili Erhan BAYRAK ile çok uzun bir süredir çalışmak istiyordum. Sonunda müzik evrenimi tümüyle yansıtan güçlü bir şarkıda buluştuk. Ve adeta bir sanat eseri çıkardı ortaya! İnancı ve desteği unutulamaz. İddia ediyorum ki çoğu müzikçi Erhan BAYRAK’ı tanıyana kadar kendini titiz, disiplinli ve detaycı sanır. Son ana kadar heyecanı bitmiyor. Bir güzellik yakaladı mı muhakkak eklemek istiyor. Sanat da böyle bir şey zaten… Yaparsın, yıkarsın, eklersin ve ortaya sanat eseri çıkar. ‘Hayat’ ın düzenlemesi de böyle doğdu. Oturun ve şarkının playbackini dinleyin. Ne demek istediğimi daha net anlayacaksınız.

Şarkımızı Bayrak Records’da kaydettik. Başta Cihan OKAN, Ercüment VURAL ve Erdem SÖKMEN gibi alana hakim, önemli müzisyenler şarkımıza eşlik etti. Son derece heyecanlı ve uzun süren stüdyo süreci bana çok önemli tecrübeler kattı. Aldığım eğitimlere bir yenisini eklemiştim. Kısacası kalite, konfor ve iyi enerjilerle geçen kıymetli bir süreçti.

 Deneyimli bir akademisyen olduğunuz halde ‘Hayat’ adlı şarkınız için vokal koçu ile çalıştınız. Buna neden gerek duydunuz?

Uzun süren akademisyenlik tecrübesinin bana öğrettiği bir şey varsa, o da öğrenciliğin bittiği yerde öğrenmenin de bitmesidir. Çünkü bilgi yolunda varış yoktur. ‘Hayat’ı anlatmak kolay değil! Şarkının karakteri 90’lar ruhunu taşıyor. Bu nedenle de o dönemi, o ruhu, o üslubu tanıyan biri ile aynı havayı solumak istedim. Konunun ustası Cihan OKAN’dı. Çok keyifli ve öğretici bir süreçti. ‘Hayat’ şarkısı yaşam kokuyorsa, bunu Cihan OKAN’a borçluyum.

 ‘Hayat’ adlı ilk teklinizin klip aşamasından bahseder misiniz? Kimlerle çalıştınız?

Klibimizin yönetmen koltuğunda Ecem GÜNDOĞDU otururken, görüntü yönetmenliğini Veli KUZLU üstleniyor. Yapımını Sun Film Production’un üstlendiği klipte 35 kişilik bir ekiple çalıştık. Çekimler SVC Stüdyolarında gerçekleşti ve yaklaşık 10 saat sürdü. Sevgili Ecem’le oturup ‘Hayat’ı nasıl anlatırız diye düşündük. Hayatın içindeki kaosu çok etkilendiğim sürreal sanat akım anlayışıyla aktarmaya karar verdik. Bunu da yaşam içerisindeki koşuşturma halini bilinçaltımıza göre resimleştirerek yaptık. Görseller genel olarak ışık oyunlarıyla zenginleştirildi.

 Klipte vokal performansınız kadar oyunculuk performansınız da dikkat çekiyor. Bu süreçte herhangi bir eğitim aldınız mı?

Klip çekimlerinden önce, Türkiye’de ilk defa uygulanan Mindfulness In Acting Tekniği’nin yaratıcısı ve tek uygulayıcısı Sibel AKDENİZ’den oyunculuk eğitimi aldım. Bu eğitim, hayata ve kendine farkındalıkla yaklaşma yolculuğudur. Mindfulness yaklaşımıyla oyunculuk eğitimi bana çok fazla şey kattı: Pozitif düşünce, öfke kontrolü, muhakeme yeteneği, kendi potansiyelimi açığa çıkarma, bedensel farkındalık, anda kalabilmek, konsantrasyon vs. bunlardan bazıları.

 

Ünlülerin mimarı Samsun DEMİR ve DMC ile yollarınız nasıl kesişti?

Çoğu sanatçı gibi benim de hayalim Samsun Bey ile tanışarak DMC ile anlaşma sağlamaktı. Ortak bir tanıdığımız aracılığıyla kendisiyle görüşme şansını yakaladım. Samsun Bey emeğe saygısı olan, adil bir kişilik. “Hayat” şarkısı için çalışan onlarca değerli isimin emeğinden etkilenerek, çalışmamıza destek olmaya karar verdi. Benim için unutulmaz bir görüşmeydi. Özel bir yapı olan DMC çatısı altısında yer almaktan gurur duyuyorum.

 Müziğin farklı alanlarına dair pek çok kimlikleriniz var. Müzik kariyerinizden biraz bahseder misiniz?

2008-2014 yılları arasında ‘THM repertuar-üslup’ ve ‘şan’ dersleri verdiğim Haliç Üniversitesi Konservatuvarı’nda başladığım akademik kariyerime, 2014 yılından itibaren Güzel Sanatlar Fakültesi/Tiyatro Bölümü’nde ‘şan eğitmenliği’ verdiğim Yeditepe Üniversitesi’nde devam ettim. Aynı dönem kendi kurmuş olduğum ve sonrasında kulüp olmasını sağladığım ‘Yeditepe Üni. Dünya Müzikleri Topluluğu’nun halen genel sanat yönetmeni ve koro şefiyim. Geleneksel Türk Müziği (Halk, Sanat ve Tasavvuf Müziği) ve Türk Pop Müziği tarzlarında söz ve beste çalışmalarım mevcut. Bunlardan bazıları çeşitli projelerde seslendirildi. 2016 yılında göreve başladığım T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı/İstanbul Devlet THM Korosu’nda, Ses Sanatçısı olarak görevime devam ediyorum.

 Prof. Dr. İsmail Koçak, Türk Pop Müziği’nde gırtlağın davranışını tespit etmek için, ‘Hayat’ şarkınızı seslendirirken ses tellerinizin endoskopi görüntülerini kaydetti. Basında büyük ilgi uyandıran bu ilginç analiz yönteminden biraz bahseder misiniz?

Prof. Dr. İsmail Koçak Hocam ile 2005-2007 yılları arasında, bir müzik söyleme stilinin ‘laringeal davranış özelliği’ni tespit edebilmek için, insan gırtlağının performans sırasındaki endoskopi görüntülerini kaydedip, nota ile izlemiştik. Aynı yöntemi Türk Pop Müziği’ne uyarladık. ‘Hayat’ şarkımız özelinde çalıştığımız bu ilginç araştırmanın sonucunda gırtlağın hareketinin, ince seslerin çıkışında aşağı, kalın seslerin çıkışında ise yukarı doğru olduğunu tespit ettik. Sonuç olarak, sese tını özelliğini veren davranışın, dil ve müzik özelliğinden kaynaklandığı kanısına vardık.

 Bir albüm ya da single çıkarmanın maliyeti nedir? Sizce verilen emeklere değiyor mu?

İyi müziğin bedeli yüksek maliyet. Eğer kaliteye önem veriyorsak bu böyle. Yaptığım işin her aşamasında kaliteye önem veririm. Herkes işinin ehli olmalı. Kalıcı başarılar elde etmek bununla mümkün. Bu, kişinin müzikal duruşu ve sanata olan saygısıyla da alakalı. Şartlar her zaman müsaade etmese de, maliyeti ne olursa olsun, kalıcı bir eser bırakmak için verilen emeklere değer!

 Sizce sanatçılar son zamanlarda albüm çıkarmaya neden olumsuz bakıyorlar?

Single veya maxi single projeleri dahi inanılmaz bütçelerle yapılıyorken, albüm çıkarmanın maliyeti korkunç boyutlara ulaşabiliyor. Bu durumda albüm arzusu hayalleri süslerken, single çıkarmak daha mantıklı bir hal alıyor.

 Eğitimli olmak müzik sektöründe başarılı olmak için yeterli mi?

Müzik, daha çok sahada öğrenilebilecek bir sanat dalı. Eğitim, yaşamdan alınanı, daha estetik bir şekilde sunmak adına anlamlı bir yol olabilir ama yaşamdan aldığınız bir şey yoksa, salt eğitimle hayatı anlatamazsınız. Bu da hiçbir zaman insanlar üzerinde etki yaratamayacağınız anlamına gelir. Çünkü hayata değmeyen hiçbir sistemin toplum üzerinde tesiri yoktur. O nedenle hayatın içine karışıp, sahadan beslenmek lazım.

Kendinize rakip olarak gördüğünüz veya örnek aldığınız bir sanatçı var mı?

Duruş, sanatsal çizgi, vizyon gibi konularda örnek aldığım sanatçılar elbette var. ŞEHRAZAT, Sezen AKSU, Ajda PEKKAN, Nilüfer gibi duayen sanatçıları daima örnek aldım, alacağım da! Rekabet, kişinin kendini sürekli olarak güncellemesi adına faydalı olabilir. Ama biriyle yarışmak için yapıldığı sürece sanatçıya bir farklılık katacağına inanmıyorum. Herkesin rakibi kendi olmalı. Eğer yarışacaksanız, herkesten farklı olabilmek için kendinizle yarışmalısınız.

Müzikten kazanç elde etmek herkese nasip olmuyor. Bu yolda hiç pes ettiğiniz oldu mu? Maddi zorluk yaşadınız mı? Öyleyse bu durum müzik kariyerinizi nasıl etkiledi?

Kendimi bildim bileli müzik yapmak istedim. İçsel bir arzuydu bu. Başka bir şey düşünemedim. Başlarda ailem dışında kimse müzik yapmamı önermedi. Yakınlarım ve çevrem müzikten para kazanılamayacağına inanıyor, boşa zaman kaybedip hüsrana uğramamdan korkuyorlardı. Seneler onları haklı çıkardı… Öğrencilik dönemim kolay geçmedi. Profesyonel iş yaşamına atıldıktan sonraki yıllar da zordu. 12 yıl kadro beklentisi eşliğinde ücretli öğretmenlik yaptım. Ay sonunu denkleştirmek için birden fazla işte çalışmak durumundaydım. Bunun için de farklı müzik türlerinde kendimi geliştirmem gerekiyordu. Bu durum zamanla farklı müzik tarzlarına hakim olmamı sağladı. Kısacası müzik evrenimi zenginleştirecek kadar maddi zorluk yaşadım. Ama en güç koşullarda dahi müzikten vazgeçmedim. Hayat da beni mahcup etmedi. Tekrar başa dönsem yine müzik derdim. Bedeli ne olursa olsun, yönünü kendi yoluna çevirmiş olmak, feleği yenmiş olmaktır!

 Şimdiye kadar en fazla yanlış anlaşıldığınız konu neydi?

Telefonla ilgili bir problemim var. Uzun süre telefonda konuşamıyorum. Uzun konuşmalar beni inanılmaz derecede sıkıyor ve geriyor. Üzerimizde hakkı olan büyükleri, dost ve akrabaları arada sırada aramak, sormak gerekiyor elbet. Bu konuda duyarlıyım da! Ama genel anlamda hayati veya önemli bir konu olmadığı sürece, uzun süren telefon görüşmeleri, beni yoruyor. Bu da bazen dostların hayırsız olduğumu düşünmelerine neden olabiliyor. Tamamen yanlış anlaşıldığım bu telefon fobisi konusunda pek kimseyi ikna edemediğimi de itiraf edebilirim.

 Pandemi döneminin müzik sektörünü nasıl etkilediğini biliyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Sizce bu dönemi en az zararla atlatmak için ne yapılmalı?

Uzun bir süredir pandemi nedeniyle tüm dünya zor bir süreçten geçiyor. Salgın her alanda üretime kalıcı hasarlar vermeye devam ediyor. Müzik sektörü bu süreçten en ağır hasarı alan meslek gruplarından. İşsizlik ve beraberinde gelen geçim sıkıntısı buhranı kaçınılmaz kılıyor. Bu korkunç sürecin bir an önce bitmesi için dua etmekten başka elden bir şey gelmiyor.  

İşin manevi boyutunu da atlamamak lazım. İnsan ruhunu besleyen müziktir. Bir yandan hastalık, bir yandan sefalet derken ruhların besin kaynağı yok oluyor. Ben bu gerçeğe teslim olmayalım diyorum. O nedenle de müzik susmasın, diyerek üretmekten yanayım. Ayrıca en kıymetli sanat eserlerinin en zorlu koşullarda ortaya çıktığını unutmayalım. Çaresizliğin yaratıcılık üzerindeki korkunç etkisi bundandır. Belki de bu kaosu fırsata çevirmenin tam zamanı.

 Hayatınızda değiştirmek istediğiniz şeyler var mı?

Müzik, motivasyon ve istikrar gerektiren ve bu yönüyle de mutsuzken yapılabilecek bir iş değil. O nedenle beni yoran, üzen, strese sokan her şeyden uzak durma konusunda eskiye kıyasla daha keskin davranıyorum. Kendimi sürekli geliştirmek istiyorum. Dans, oyunculuk, grafik tasarım ve illüstrasyon konusunda dersler almayı planlıyorum. Bu alanlara yatkın olduğumu ve daha fazla ertelemeyip, yaşamımın bir parçası haline dönüştürmeyi düşünüyorum. Oyunculuk ve dans eğitimleri gerek sahnede, gerekse video klip çalışmalarında müziğime katkı sağlayacakken, grafik tasarım ve illüstrasyon eğitimi kendi tasarımlarımı kendim tasarlamam ve hayal gücümün gelişmesi anlamında bana ışık tutacaktır diye düşünüyorum.

 Son olarak sevenlerinize neler söylemek istersiniz?

Her şeyi çok hızlı tükettiğimiz bir çağda yaşıyoruz. Elbette hayat da çok hızlı akıyor ama yine de değerler noktasında geçmişe kıyasla daha özensiz bir noktada olduğumuzu düşünüyorum. Bu iştahla hızlı tüketme sevdası yüzünden birçok hakikatli duyguyu geride bırakıyoruz. Benim mesajım –bilhassa içinde bulunduğumuz şu çılgın salgın döneminde- biraz daha sabırlı olma, daha fazla empati kurma, daha ince ve olgun düşünme, daha çok sevme ve sayma, şartlar ne olursa olsun hayata ve geleceğe umutla bakma ve sevdiklerimizin kıymetini daha yoğun anlama gibi konularda kendimizi geliştirmemiz gerektiği yönünde. Bu dünyaya bir defa gelme hakkımız var. Bunun değerini bilelim ve yaşamı anlamlı kılalım.

Başarılı yorumcu Seher Çelik ile yaptığımız söyleşide bizlere verdiği desteklerden dolayı Röportaj Yazarı Sedat Sarıkaya’ya teşekkürlerimizi sunarız.

RÖPORTAJ HÜRFİKİR

 

Yazdır Paylaş
ETİKETLER :
Diğer Haberler
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek