HEM’den 23 Nisan Futbol Turnuvası
Kırklareli Valisi Ekici, turizmcilerle bir araya geldi
AK Parti’den Ümmüşoğlu ailesine taziye ziyareti
TEMA 12.Ekolojik Okul; Hayal Kreş ve Gündüz Bakım Evi oldu
Bu haber 13 Ekim 2018, Cumartesi 09:29 tarihinde eklendi. 766 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Emekli Sen “Ekonomik krizin bedelini biz ödemeyeceğiz”

DİSK Emekli Sen (Tüm Emekliler Sendikası) Lüleburgaz Şubesi tarafından 12 Ekim Cuma günü saat 13.00’da Üçgen Parkta basın açıklaması ve imza kampanyası düzenlendi.
Emekli Sen “Ekonomik krizin bedelini biz ödemeyeceğiz”  

DİSK Emekli Sen Lüleburgaz Şube Başkanı Kemal Andoğlu tarafından yapılan basın açıklamasında, “Ülkemizde 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan ancak YSK’nın son dakika darbesiyle kabul edildiği açıklansa da,  tartışmaları uzun yıllar sürecek, Anayasa referandumu sonucu, resmi adı Cumhurbaşkanı Hükümet sistemi, uygulaması ise tüm denetim mekanizmaları yok edilmiş, denetimsiz tek adam yönetimi, yeni yönetim biçimi olarak anayasa güvencesine kavuşturulmuş oldu.

Yeni yönetim biçiminin garantiye alındığı seçimlerin hemen ardından ise ülkemiz kendini büyük bir ekonomik krizin içinde buldu. Bu kriz; 1980’lerden itibaren, uygulanmasına başlanan, AKP iktidarı ile gemi azıya alan bir biçimde uygulanan; bilim dışı, anti sosyal, üretime dayanmayan, inşaat öncelikli, devletin görevini ihale açmakla sınırlayan, ihalelerin yandaş şirketlere verilmesine olanak sağlayan, yeni liberal ekonomik modelin yol açtığı, derin yapısal krizdir. Yani iddia edildiği gibi, ABD ile yaşanan, Papaz gerginliğinin yol açtığı, gelir geçer bir kriz değildir. Zira bu kriz, hepimizin bildiği nedenlere dayanan ve göz göre göre gelen bir krizdir. Öyle olduğu içindir ki iktidar bloğu, normal süresinin dolmasına 1,5 yıl gibi uzun bir süre varken, seçimleri öne çekmek suretiyle, iktidarını krizin olumsuz sonuçlarından korumayı tercih etti. Bir başka deyişle, uzmanların kriz geliyor uyarılarını dikkate alıp, halkı krizin olumsuz sonuçlarından koruyacak tedbirler alması gereken iktidar, bunu yapmak yerine, seçimleri 1,5 yıl erkene alarak iktidarını garantiye almayı tercih etti ve seçimlerin hemen ardından, krizin ağır faturasını halka ödetmeye başladı.

Türkiye emekçi halkının yaşamını günden güne çekilmez hale getiren krizin, ağırlaşarak sürdüğü bu günlerde, halkın iradesinin temsilcisi olan TBMM’nin devre dışı bırakılması ve ülkenin tek kişinin atadığı bakanlar tarafından yönetiliyor olması, toplumun parlamentoya güvenini sarsacak ve parlamentonun gereksizliği algısına yol açabilecek tehlikeli bir uygulamadır.

Kuşkusuz, emekçi halkın bu krizin ağır sonuçlarından korunması, parlamenter demokrasinin eksiksiz işletilmesi ve bakanların halkın temsilcilerinden oluşan parlamentoya hesap vermeleri ile mümkündür. Ne yazık ki, yeni hükümet modelinde, TBMM’nin, tek tek bakanlar ile hükumetin tümünü denetlemesi ortadan kaldırılmış, meclis devre dışı bırakılmıştır. Açıkçası, seçimle gelmeyip, yeniden seçilme endişesi taşımayan, meclise hesap verme sorumlulukları da bulunmayan, bakanların yönettiği ülkede, ekonomik, idari ve siyasi kararların geniş halk yığınları lehinde olması beklenemez.

Nitekim seçimlerden bu yana yaşadıklarımız, söylediklerimizi doğrulamaktadır. Elektrik, doğalgaz, su, ulaşım, akaryakıt aklınıza ne geliyorsa, iğneden ipliğe halkın yaşamını yakından ilgilendiren temel tüketim ürünlerinin fiyatları fahiş şekilde artıyor. Bu ürünlerin birçoğunun fiyatı bir sefer değil iki hatta üç sefer arttığı ve toplumun neye ne zaman zam geldiğini takip edemez hale getirildiği günlerden geçiyoruz.  

Türk Lirası hızla değer kaybediyor. Dikkat edin, dolar artıyor demiyorum. Çünkü yaşanan, doların değerlenmesi değil, Türk Lirasının değer kaybetmesidir. Nitekim dolar, diğer ülkelerin para birimleri karşısında değer kazanmamış, aksine Türk Lirası, Euro ve benzeri yabancı para birimleri karşısında değer kaybetmiştir. Durum bu olduğu halde, yıllardır uyguladıkları rant ekonomisi ile ülkeyi dışarıya borçlandırmış, üretimi değil tüketimi özendiren politikalarıyla, her şeyi dolar karşılığı ithal eder duruma getirmiş olanlar, ABD’yi yerli ve milli olan kendilerine karşı ekonomik savaş yürütmekle suçluyorlar. Bunun adına hedef saptırmak ve sorumluluktan kaçmak denir. Bir yandan elinizdeki ve yastık altındaki dolarları bozdurun, ABD’yi protesto edin, ABD mallarını boykot edin naraları atılırken, diğer taraftan ülkenin ekonomisini ABD’li şirkete teslim edecek anlaşmalar yaptıktan sonra, tepkiler üzerine anlaşmadan caymışlardır. Diğer yandan ise gece yarısı devlet bankaları açılıp milyonlarca dolar, şaibeli biçimde piyasa değerinin altında satmışlardır. 

Krizin hızla tırmanmaya devam ettiğini piyasa verileri de doğrulamaktadır. Nitekim TÜİK, Eylül ayı tüketici fiyatları artışını (TÜFE) bir önceki aya göre aylık %6,30 bir önceki yılın Aralık ayına göre % 19,37 bir önceki yılın aynı ayına göre % 24,52 olarak açıklandı. Böylece Türkiye’nin tekrar yüksek enflasyonlu bir döneme girdiği açıkça ortaya çıkmış oldu.. Zira açıklanan yıllık artış oranı, son 15 yılın en yüksek TÜFE artışıdır. Daha kötüsü yurtiçi üretici fiyatları artışının (ÜFE) bir önceki aya göre % 38,96 olarak gerçekleşmiş olmasıdır. ÜFE’deki yüksek oranlı artışın piyasa etkileri ortaya çıktıkça, TÜFE artış oranları hızla artmaya devam edecektir. Öte yandan Elektriğe ve doğalgaza ard arda yapılan zamların, çarşı pazarda yol açacağı fiyat artışlarının, henüz istatistiklere yansımadığı da dikkate alınınca tüketici fiyatlarında, önümüzdeki aylarda önemli artışlar olacaktır. 

Enflasyondaki hızlı artış büyük çoğunluğu 4 kişilik bir ailenin sadece mutfak giderinin karşılığı olan açlık sınırı altında maaş alan, 12 milyon 300 bin emekli başta olmak üzere, toplumun emekçi kesimlerinin gelirlerinin reel olarak erimesine yol açacaktır.

Ne yazık ki karşı karşıya olduğumuz tablo iç açıcı değildir. İç açıcı olmamasının en önemli nedeni, ise ülkeyi yönetenlerin, popülist yaklaşım içinde olmaları, hamaset yapmaları, dış düşmanların ülkemize karşı ekonomik savaş yürüttüklerini ileri sürmeleri ve dışarıyla kavga ediyormuş görüntüsü vererek, iç kamuoyunu manipüle etmeleridir. Daha açıkçası ülkeyi yönetenler, yurttaşa doğruyu söylemiyorlar ve krize karşı gerekli tedbirleri almıyorlar. Önümüzün kış ve bu kış, ülke nüfusunun emekçi çoğunluğu için oldukça çetin geçecektir.

Dolayısıyla hamasete sığınmadan, gerçek parlamenter demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla hayata geçirmek ve krizde hiçbir sorumluluğu bulunmayan emekçi halkı, krizin ağır sonuçlarından korumak, için, TBMM’yi devre dışı bırakan, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin, yoksul halkı yok sayan ekonomi politikalarının yerine, halkın talep ve ihtiyaçlarına uygun ekonomik politikalar uygulamasını sağlayacak kanuni düzenlemeler yapılması gerekmektedir.

Bütün bu nedenlerle, krizin mağdur ettiği, kesimlerin başında gelen emeklilerin temsilcisi sendika olarak, TBMM’yi devre dışı bırakan, yeni yönetim modelini kabul etmiyor ve TBMM’yi duruma el koyarak, sorumluluk almaya çağırıyoruz.  

Sendika olarak, Parlamentoyu duruma el koymaya ve sorunlarımıza sahip çıkmaya çağırmak amacıyla, bütün Türkiye çapında bir imza kampanyası başlattık. Kampanyamız, 19 Ekim 2018 tarihine kadar, kent merkezlerinde kuracağımız stantlarda, mahallelerde, kahvelerde, parklarda yani emeklinin olduğu her yerde, imza toplayacağız. Toplanan imzalar, 25 Ekim 2018 tarihinde, Genel Merkezimiz tarafından, TBMM önünde yapılacak basın açıklamasından sonra, TBMM başkanlığına teslim edilecektir.” denildi.

Cüneyt ÜNLÜSOY

Yazdır Paylaş
ETİKETLER :
Diğer Haberler
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek