Bulgaristan’a giden otobüs devrildi; 11 kişi yaralandı
Vatandaşlardan Ak Partiye Teşekkür
Köprü ayağına çarptı-1 Yaralı
Alevi-Bektaşi camiasının acı günü
Bu haber 12 Haziran 2017, Pazartesi 09:31 tarihinde eklendi. 2330 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Eğitim Sen’den sezon değerlendirmesi

Eğitim Sen Lüleburgaz Temsilciliği, 2016-2017 Eğitim Öğretim Yılı değerlendirmesi yaparak basın açıklamasında bulundu.
Eğitim Sen’den sezon değerlendirmesi

Eğitim Öğretimin son günü 9 Haziran Cuma günü saat 17.30’da İş Bankası önünde bulunan üçgen parkta basın açıklamasında bulunan Eğitim Sen Lüleburgaz Temsilciliği 2016-2017 Eğitim Öğretim sezonunu değerlendirdi. Eğitim Sen’in yaptığı basın açıklamasında, “2016-2017 Eğitim Öğretim Yılına eğitime, işimize ve geleceğimize yönelik saldırılar damgasını vurmuştur!

2016-2017 eğitim öğretim yılı, eğitime yönelik son yılların en ağır saldırı ve tehditlerinin yaşandığı, özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında iktidar ve MEB eliyle başlatılan hukuksuz ihraçlar, açığa almalar, soruşturma ve sürgünlerin yaşandığı ağır ve zorlu bir dönem olarak yaşanmıştır. Geçtiğimiz eğitim öğretim yılına damgasını vuran, şüphesiz ülke yönetiminin ve eğitim politikalarının 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL ve sonrasında çıkarılan KHK’lar ile düzenlenmeye başlanması olmuştur.

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, ülke çapında olduğu gibi, eğitim ve yükseköğretim alanına yönelik adeta bir ‘sivil darbe’ yaşanmış, eğitim politikalarından sendikal faaliyetlerimize, özlük ve mesleki sorunlarımızdan iş güvencemize kadar geniş bir alanda ciddi tahribatlar yaşanmıştır. OHAL’i kendi hukuksuzluklarına kalkan yapanlar, evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde hareket etmek yerine, ülkeyi ve eğitim sistemini kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda yeniden inşa etme sürecinde karşılarında duracak hiçbir örgütlü güç istemediklerini göstermiş, attıkları her adımda darbe fırsatçılığı yaparak hareket etmiştir.

OHAL sürecinde yaşanan ki,tlesel ihtiyaçlar ve açığa almalar nedeniyle 1,5 milyonu aşkın öğrenci öğretmensiz bırakılmış, bazı bölgelerde ücretli öğretmen görevlendirmesi yapılmıştır. Bazı il ve ilçelerde bulunan okullardaki öğretmenlerin büyük bölümünün tamamen keyfi ve idari kararlarla açığa alınması, öğrencilerin eğitim hakkının engellenmesi, öğrencilerin öğretmensiz, öğretmenlerin öğrencisiz bırakılmasına neden olmuştur. Bir taraftan OHAL KHK’ları ile on binlerce eğitimci hukuksuz bir şekilde işten atılıp, sendikal faaliyetleri nedeniyle açığa alınırken, diğer taraftan sözleşmeli, öğretmenlik ile güvencesiz istihdamın yaygınlaşması üzerinden sınırlı iş güvencemize göz dikilmesi asla tesadüfü değildir.

Siyasi iktidarın darbe fırsatçılığı sonrasında eğitim ve yükseköğretimde ihraç edilen öğretmen, akademisyen ve idari personel sayısı toplamda 39 bin 640’tır. Hiçbir yargılama yapılmadan, kendini savunma hakkı bile tanınmadan, tamamen idari ve siyasi tasarruflarla 40 bin’e yakın insanın işinden, ekmeğinden edilmesi kabul edilemez. OHAL KHK’ları ile ihraç edilen 39 bin 640 kişiden sadece 1.542’si(%3,9) Eğitim Sen üyesidir. Eğitim Sen bu süreçte sadece kendi üyelşerini değil, eğitimde yaşanan ‘Sivil darbe’nin hedefi olan ve ‘Yargısız İnfaz’ uygulamaları ile mağdur edilen ve üyesi oldukları eğitim sendikalarının nerdeyse hiç sahip çıkmadığı on binlerce eğitimcinin hakkını da savunmuştur.

Eğitim sistemi tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar büyük tehlike ve tehditlerle karşı karşıyadır. On binlerce öğretmenin hukuksuz bir şekilde işten atılması, sendikal faaliyetleri ve sosyal medya paylaşımları üzerinden suçluymuş gibi işten atılması, sendikal faaliyetleri ve sosyal medya paylaşımları üzerinden suçluymuş gibi gösterilen eğitimcilerin cezalandırılmak istenmesi, ülke yönetiminde hukuksuzluğun ve keyfiyetin geldiği son noktayı göstermektedir.

2016-2017 eğitim öğretim yılında en büyük travmayı öğretmenleri, anne-babaları haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilen çocuklar yaşamıştır. Yüz binlerce çocuk; çaresizlik, utanç, suçluluk, ürkeklik-korkaklık, endişe, öfke, kırılganlık, güvensizlik, değersizlik, anlamsızlık vs. gibi olumsuz duygularla baş etmeye çalışarak eğitim hayatlarını sürdürmeye çalışmıştır. Özellikle ebeveynleri kamudan ihraç edilen ve örgün eğitim içinde yer alan çocuklar için, okul idareleri ve rehberlik servisleri herhangi bir çalışma yapmayarak yaşanan psikolojik tahribatın daha da büyümesine neden olmuşlardır.

Eğitim sistemi alarm vermektedir

Türkiye’de eğitim sistemi uzun süredir ciddi anlamda alarm verirken, eğitimin temel sorunlarına yönelik çözümsüzlük politikaları ısrarla sürdürülmektedir. Eğitimde önde gelen sorunların çözülmemesinin temelinde, eğitimin herkesin eşit koşullarda yararlanması gereken temel bir insan hakkı olarak görülmemesi gelmektedir. Eğitim hakkı ve eğitime erişim açısından MEB’in benimsediği piyasacı ve rekabetçi eğitim politikaları, devlet okullarındaki eğitimin niteliğinde yaşanan olumsuzlukları arttırırken, iktidar desteği ve teşvikiyle özel okullar her açıdan desteklenmiş ve eğitimde yaşanan ticarileştirme uygulamaları tarihte hiç olmadığı kadar artmıştır.

Eğitimde yaşanan ve yapısal hale gelen sorunlar her ne kadar görmezden gelinmeye ve baskılamaya çalışılsa da, eğitim sorunu halkın en temel gündemini oluşturmayı sürdürmektedir. Çocuklarımız eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamamış, çocuk yaşta evlenmeyi özendiren düzenlemeler yapılmış, çocuk işçiler sorunu büyümüş, okullarda, yurtlarda, kurslarda çocuklara yönelik cinsel istismar ve şiddet vakaları belirgin bir şekilde artmıştır.

Eğitim müfredatına yönelik bilim dışı müdahalelerin artması, felsefe-bilim-sanat derslerinin azaltılması, otizmli ve zihinsel engelli çocuklara zorunlu din dersi getirilmesi, okul öncesi ve ilkokul öğrencilerine yönelik dini etkinliklerin(dini içerikli yarışmalar, cami geziler, oruç eğitimi vb. gibi), din eğitiminin Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle açılan sıbyan mektepleri üzerinden okul öndesine hatta kreşlere kadar indirilmesi vb. gibi uygulamalar eğitimin dinselleştirilmesi açısından en çok öne çıkan uygulamalar olarak dikkat çekmiştir. MEB, iktidarın ideolojik yönelimleri doğrultusundan çalışmalar yapan Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, dini vakıflar ile çeşitli protokollere imza atarak eğitim dinselleştirme sürecinde siyasi nüfuzu olan cemaatlere özel görevler vermektedir.

Yıllardır çözüm bekleyen ikili öğretim uygulamalarının sürmesi, kalabalık sınıflar, eğitimi diselleştirme adımları ve giderek artan karma eğitim karşıtı uygulamalar, sınav merkezli eğitim uygulamalarının sürdürülmesi, PISA 2015 gibi uluslar arası sınavlardaki başarısız sonuçlar, taşımalı eğitim, fiziki donanım ve altyapı sorunlarının sürmesi, okullarda yaşanan şiddet, çocukların dini cemaat ve vakıfların yurtlarına yönlendirilmesi ve barınmak zorunda bırakıldıkları yerlerde taciz ve istismara uğraması, çocukların örgün eğitim sistemi dışına itilmesi, yurt yangınlarında yaşamını kaybetmesi, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamalarının artması, öğretmenlerin mesleki gelişiminde yaşanan sorunlar, ataması yapılmayan öğretmenler sorunundaki çözümsüzlük devam etmektedir.

İş güvencemize ve geleceğimize sahip çıkacağız

2016-2017 eğitim öğretim yılında ülkede ve eğitim sisteminde yaşananlar, MEB’in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir derdinin olmadığını göstermektedir. Kamuda ve eğitimde siyasi ve idari kararlarla hayata geçirilen hukuksuz ihraçlar ve açığa almalar, sendikal faaliyetlerden zorlama yorumlarla suç üretme çabaları, okulların eğtim kurumu olmaktan adım adım uzaklaştırılması, öğrencilerin yarış atı gibi sınavdan sınava koşturulması, öğretmenlerin sözleşmeli istihdam edilerek esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlanması, siyasal kadrolaşmanın arttığı, eğitimde farklı dil ve kimliklerin dışlandığı, eğitimin zaten sorunlu olan niteliğinin daha da kötüleştiği bir eğitim sisteminin sağlıklı nesiller yetiştirmesinin mümkün olmadığı açıktır.

AKP iktidarı ve Milli Eğitim Bakanlığı eğitimde yaşanan çöküş ve nitelik bozulmasıyla belirginleşen mevcut karanlık tablonun öncelikli sorumlusudur. MEB, yıllardır yaptığı değişikliklerle eğitim sistemini ya-boz tahtasına çevirmiş, öğrenci ve velilerin kafasını karıştırmak dışında eğitimde somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirememiştir.

Okulöncesi eğitimden başlayarak eğitim yatırımlarına, ders kitaplarının hazırlanmasından eğitim yöneticilerinin belirlenmesine; sınıf mevcutlarından eğitimin laik, bilimsel ilkeler doğrultusunda verilmesine, demokratik ve kamusal yönünün geliştirilmesine özen gösterilmelidir. Derslik, okul, öğretmen açıklarından eğitimin genel bütçe içindeki payına kadar, eğitimin hemen her alanında köklü bir değişime gereksinim vardır. Kamusal, parasız, demokratik, nitelikli, bilimsel ve anadilinde eğitimin önündeki engellerin kaldırılması için somut adımlar atılmalı, eğitimde ticarileştirme ve eğitimi dinselleştirme adımlarına derhal son verilmelidir.

Tüm eğitim ve bilim emekçilerini, öğrencilerim ve velilerimizi ülkemizin ve eğitimin geleceği için, işimizi, mesleğimizi, iş güvencemiz ve geleceğimiz için dayanışma içinde olmaya ve birlikte, omuz omuza mücadeleye davet ediyoruz.”denildi.

 

Cüneyt ÜNLÜSOY

Yazdır Paylaş
ETİKETLER :
Diğer Haberler
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek