Milletvekili Yüceer Lüleburgaz Örgütünü ziyaret etti

Kırklareli CHP İl başkanı Ünal Başkur ve CHP Lüleburgaz İlçe Başkanı Özgür Kaya’nın da katıldığı ziyarette Milletvekili Yüceer, cinsel istismar davası ile başkanlık sistemi konularında önemli açıklamalarda bulundu.

Yüceer “Bugün tatsız bir olay için Kırklareli’deyiz. Cinsel istismar davası vardı. Devletin korumasında olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Tekirdağ İl Müdürlüğünün bünyesinde hizmet veren bir yurtta kalan 2 öğrencimiz ile orada çalışan E.D. isimli şahsın cinsel istismarının davasına katıldık. Bu davaya Türkiye’nin önünde bakıyoruz. Parti çatısı altında bir komisyonumuz var. Benim de sözcülüğünü ve başkanlığını yaptığım bir komisyon. Kadın Çocuk Hak ve İhlalleri İnceleme ve İzleme Komisyonu. Bu komisyon Türkiye’nin her yerindeki bu türden davaları izliyor. Bize ulaşan her çocuğa ne olursa olsun onların yanında olmaya çalışıyoruz, onların sesi olmaya çalışıyoruz. Meclis gündemine taşıyıp çözüm bulmaya çalışıyoruz. O kurumun bağlı olduğu bir bakanlık var. Milli Eğitim Bakanlığı. O kurumun yurt olması ve meslek lisesi olması sebebiyle aile sosyal güvenlik bakanlığı bu konuya müdahil olmamıştı. Ve olmadıkları gibi ne o kurum hakkında, ne yetkililer hakkında herhangi bir soruşturma açma gereği de duyulmamıştı. Bunlar can alıcı küçük şeyler, olay zaten bir vahşet. Gözümüz gibi korumamız gereken çocuklarımızın yaşadığı bir olay. CHP olarak örgütlerimizle hep beraber bu suça ortak olmayacağız. Bizim için çocuk söz konusu olduğunda, çocuk istismarı söz konusu olduğunda devletin sorumluluğunda bu diyerek geçmeyeceğiz”dedi.

“Tek dertleri Başkanlık Sistemi”

Yüceer konuşmasının devamında iktidarın tek derdinin Başkanlık Sistemi ve tek adam olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkeyi yönetmesi olduğunu vurgulayarak, “Türkiye’de cinsel istismarlar oluyor kadınlar ölüyor ama kimsenin umurunda değil. Varsa yoksa bir tek dertleri var o da başkanlık. Kapımızda savaş var. Ekonomi bitmiş dolar kaça çıktı artık takip edemiyorum. Ayrıca az önce teyit ettim, Tekirdağ’dan bir şehidimiz var. Her gün bir ocağa şehit ateşi düşüyor.  Terör artık gündelik hayatımız haline geldi. Nerede ne zaman patlama olacağını bilmiyoruz. Aileler çocuklarını okula gönderirken endişeleniyor. Alışveriş merkezine giderken korka korka, trafikte yol tıkandığında ben korkuyorum Ankara’da şahsen artık. Nerede, ne zaman patlayacağını bilmediğimiz kan ve göz yaşı içinde yaşıyoruz. Günümüz günlerimiz haftalarımız böyle geçiyor. Ve Türkiye bunun üzerine 15 Temmuz Darbe girişimi yaşadı. Peki bunun suçlusu kim? Saydığım her şeyin bir sorumlusu olmalı değil mi? 14 yıldır tek başına iktidar olan bir hükümet var. İşte bu sorumlulukta, bu hükümetindir. Uyguladığı politikaları, bu politikalardaki yanlışlarından dolayı, biz uyarmadık mı? Bakın yanlış yapıyorsunuz demedik mi? Dış politikada olsun ekonomide olsun, bakın din üzerinden siyaset yapmayın bunun bir sonucu olur, bunun bir bedeli olur demedik mi? Dedik. Onları uyardık, bakın Ortadoğudaki savaşa bulaşmayın, oradaki o bataklığa Türkiye’yi sokmayın demedik mi? Dedik. Kürt sorunun çözüm sürecinin ne sorunlar yaratacağını tek tek ortaya koymadık mı? Koyduk. Fetullah Gülen’in ne amacı olduğunu, ne kadar tehlikeli olabileceğini tekrar tekrar ifade etmedik mi? Ettik. Ama dinletemedik. İşte bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu durum, bu beceriksizliğin bu basiretsizliğin bir sonucudur. AKP’nin din üzerinden siyaset yapma ısrarının bir sonucu. Bunun sonucunda yaratılan canavarı 15 Temmuzda gördük. Ama bu canavarı yaratanın kim olduğunu istiyorlar ki hiç sormayalım. Bu canavarın Türkiye’nin kılcal damarlarına kadar girmesine kimin izin verdiğini sormayalım istiyorlar. İnsanlara onların et ve tırnak gibi olduklarını söylemeyelim istiyorlar. Biz bunları söyleyince bize siz darbeci misiniz diyorlar. Ne oluyor niye bunları söylüyorsunuz diyorlar. Bırakın şimdi bunları birlik beraberlik zamanı şuanda diyorlar. Biz hiçbir zaman birlik beraberliğimizi hedef alan konuşmalar yapmadık. Biz her zaman doğru bildiğimiz yerde uyarılarımızı yaptık. O gün bizlere kulaklarını tıkayanlar, bugün maalesef bu darbe sürecindeki yaptıkları yanlışlara, bağlantılı bağlantısız, suçlu suçsuz herkesi aynı torbaya tıkmaya çalıştıklarında ya da her muhalif sesi darbeci ilan ettiklerinde biz gene aynı uyarıyı yapıyoruz bu sefer diyorlar ki acıma duygularınız herhalde devreye girdi diyorlar. Şimdi sen bu yargı sürecinde otoriter tek adama dayalı bir sistemi kurmaya çalışıyorsun. Bunu yaparken ne yapıyorsun yol temizliği yapıyorsun. Darbeyi fırsata çevirme derdindesin. Bu darbeden sonra demokrasiyi güçlendirelim diyen var mı? Bugün başkanlık sistemi adı altında dayatılan nedir bize, Cumhuriyeti yok etmek ya da işte Cumhurbaşkanı olan zatın ifade ettiği gibi Laik bir anayasanın olmasına gerek yok diyor. Amaç ne, laikliği ortadan kaldırmak, Cumhuriyeti ortadan kaldırmak. Bütün yargı denetleme sistemini, parlamenter sistemi yok etmek. Biz CHP olarak her zaman yeni bir anayasaya ihtiyacımız olduğunu dile getirdik. Daha demokratik, daha özgürlükçü, daha katılımcı anayasa… Bizim zaten seçim bildirgemizde var. Ama sizin amacınız demokratik bir anayasamı? Ne yapamıyorsun da sen demokrasi adına da ne istiyorsun? Ey Recep Tayyip Erdoğan! Ne istiyorsun? Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Başkanlık sistemi adı altında bu ülkenin adım adım faşizme, savaşa sürüklenmesine asla izin vermeyeceğiz.”dedi.

Cüneyt Ünlüsoy